Talihsiz Bir Çağda Baharlar Müjdeleyen Düşinsanları Çoğalsın DünyanınŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Postacısını Kaybetmiş Zamandayız.. ’İleriye doğru atılan bir adım,ütopyalar ülkesinde bir gelecek tasarlamaktır’ diyor Camilo.. Cumartesi oldukça geniş bir homosapiens kitlesinin içindeyken düşünüyorum,yürüyorum.. Az ötede kudurmuş dalgalar öfkeyle sevincin kızılcık şerbeti gibi çırpındıkça suyun zerrecikleri dokunuyor yanaklarıma.. (Bazen hiçbir filme sığdıramazsın aklındaki öyküyü,bir senfoni olsa notaya dökemezsin..Silueti hiçbir tuvale sığmaz olur.. Şiir çaresiz kalır,mektup alır başını gider.. Üzerine ölü toprağı serpilmiş insancıklar arasında bir adım ileri atabilmek için parmak uçlarında yürümek zorunda kalırsın.. Toprağın kirini örtmez olur nefreti körükleyen imge.. Akşamları çocuk olsak sabahları ölü uyanırız.. Oysa özgürlük,en uzun repliğiydi insanın).. Öylesine yakıcı,yıkıcı,öylesine zavallı ve acınası bir çağdayız ki, en gerekli yanlarımızdan dahi söz etmek korkunç bir lükse dönüşüyor..Hayatlar yokediyorlar..Ormanlar..Kuşları ve mevsimleri yok ediyorlar.. -Hakikat dile geldiğinde herkesi kavrayan sessizlik ürkütücü, çünkü utançtan gelen suskunluğun çok ötesinde.. Çürümenin yayılmaya başlayan bir süreç olduğunu biliyoruz artık, kalabalığın temsil ettiği şeyin de değer yitimi olduğunu- ’’Ne de olsa hayat ister zalim olsun ister mazlum,ister korkak olsun ister kahraman, ister varsıl olsun ister yoksul, ister okumuş olsun ister cahil kalsın herkese varoluşunu gerçekleştirme fırsatını veriyor.’ El ele tutuşsak/kim bilir bütün kötülükler boğulurdu çıldırasıya kucaklardı herkes herkesi oysa/talishiz bir çağda gökten ölü kuşlar yağıyor pul pul dağılıyor dünya.. Kocaman bir özgür insan zincirinin halkası olabilmek için düşinsanları çoğaltmalıyız.. Güzel insan,leyli bakışlı Özgür’le birlikteydik geçen,İnsan kalabilmenin sırrı ortada diyordu.. Cihangir’in yukarı sokaklarını oburluklarıyla inleten uğultu kaplıyordu.. Alttan verilen ses,daha fazla duyulsun diye hoparlörün sesi yükseltiliyordu durmadan.. Cihangir’den Levent’e gökyüzü boyunca bir ip kurulmuştu.. İpin üzerinde bluzlar,döpiyesler,fular’lar,etekler,renkli renkli şekerler, gece yazılmış replikler ve gişesiz filmler sarı,yeşil,mavi,eflatun tahta mandallarla tutturulmuş.. Her şey doğaçlama ’Nasılsa hayat bin yıllık birikimi değil midir insanın’ diyor alttan gelen ses..Ve devam ediyor; ’Kocaman bir nanik yapalım umut tacirlerine,sonra şarkılarla dans edelim’.. Trying is the first step towards failure.. Tebessümün bile lükse dönüşüne hüzünle bakıyorduk Özgür’le.. İnsan doğası gereği değişir,değiştirir..Yaşam bir Devrimdir.. Bu akış içersinde bilgi ve cesaret,içtenlik ve yan yana gelişler, insanın insana ve doğaya daha yakın olmasının,kardeşleşmesinin olmazsa olmazıdır..’Ben’i içinden söküp atmış ’Biz’i bilince çıkarmış vakur ve mücadeleci,dirençli ve bilgili, ve duygusal,sınırsız ve sınıfsız,gülümseyişi ve umutları dünyayı kucaklayacak kadar geniş düşinsanı yaratmaktı.. İnsan kalabilmenin sırrı ortada;Ya bu keşmekeşlik içinde yitip gideceğiz ya da hep birlikte kucaklayacağız gökyüzünü.. Düşinsanları; Onlar,baharlar müjdeleyen elleri olsun yeter insanlığımızın diyenler.. Başkasının acısını yüreğinin en derininde hissettmiş,her daim cesaret ve içtenliği taçladırmış güzel insanlar.. Onlar ki,kozasını ören bir ipek böceği gibi sabırlı,içinde lavlar taşıyan yanardağlar gibi gerilimli..Yaşamın en onurlu,en erdemli, en sahici yanından tutkuyla ve büyük bir aşkla bağlılığını savunurken seslerini doğaya oradan yer yüzünün sokaklarına ulaştıranlar.. İnsan kalabilmenin sırrı ortada.. İnanıyorum ki birgün insan denen hazin şey kulaklarını iyi müziğe,gözlerini estetiğe,zihnini bilime, yüreğini aşkınlığa açacak.. 9 Haz-1 Temz Cumartesi..16.. Ve kötülük imgeleri çoğaltırken birileri ellerimi tut/öylece uykuya dalayım düşümde kuşları takip edelim uçurtmalar gökyüzünü paylaşsın/ve sonra bir filmin arka planına düşelim öyle gülümseyelim ki ardımızda çocukları koştursun coşkusu avuçlarımız bir birinin içinde erguvan kokularında umudu dünyayı ısıtır seslerimiz bir gelincik tarlasında kırılgan zerdali tut ellerimi düşü gerçeğe emzir yüreğine sar yenidünya çiçek açsın Dağıır mürekkebi hayallerimizin gözden ve şehirlerden uzak düş devam eder odada sonsuz bir loş ışık ne,dışarda Haziran yağmurları ne de güneşin doğuşu uyandıramıyor bir demet papatya toplasam sana bir begonvil koksan içtenlik sarar mı yer yüzünü diner mi ağrısı dünyanın ey hayat ey salt ölümler çoğaltan kötülük imgesi bu çağda ölmek mi zor sevmek mi acıyı susmanın bir yolu olmalı ’tek beklenen içtenlikti hepsi bu’ -Oldukça geniş bir homosapiens kitlesinin içindeyken düşünüyorum.. Haydi yaslanalım bir rıhtımın gölgesine,dünya tenha.. Mor çiçekli düşler kuralım- (Sustukça düşlerde kirlenir güldüşlüm) |
bu çağda ölmek mi zor sevmek mi
acıyı susmanın bir yolu olmalı
’tek beklenen içtenlikti hepsi bu’
-Oldukça geniş bir homosapiens kitlesinin içindeyken
düşünüyorum..
Haydi yaslanalım bir rıhtımın gölgesine,dünya tenha..
Mor çiçekli düşler kuralım-
(Sustukça düşlerde kirlenir güldüşlüm)"
...
kablolu hayatlar, konsantre düşler ve hatta idare lambaları derken kısa devre yapar umut. ta ki düş insanları gelene dek..
ustalığına merhaba dostum..