Çocukluğun yüzüçocukluğum erik ağacına bakar huzurlu bir gün yaşanır altında oradadır düşlerde kurulan ev pencerelerine dutlar sarkan resmi çizilir balkonunda güzelliğin cennet midir nedir bir su akar iğde ağaçlarının kıyısından kuşburnu çiçekleri gülümser pembe yüzlü alnımızda ışıyan güneşe orada yalnız değildir insanlar çocukları için çalıştıkça açıldıkça mısır koçanının yaprakları beyaz dişleriyle yüzümüz güler ardı kesilmez düşler şarkı yapar çocuk sesimiz ilerde çay suyu çamaşır yıkayan kadınlar dinler tüm ağaçların doruğuna yetişir boyumuz böyle yere ve göğe yazılır o an adımız elma ağacına dönüktür yüzü çocukluğun dallarına kurulan salıncağa yanına yakılan ocağa patatese mısıra nohuta çayda yüzen oğlanların sesi duyulur uzaktan ilerde atacağımız hesapsız adımlar çıkacağı günü bekler yüzümüzü ısıtan Temmuz’da kocaman bir bahçedir çocukluk ileriye dönük oyunlarda yapar ilk denemeleri ömrün bütün katlarına çıkılır çıkılır inilir ağaçlara yine de yeni doğuyormuş gibi anneden ağlayarak başlanır her çağa.. 25. 06. 2016 / Nazik Gülünay |