Bir şey gerekbaşı kesik bir çiçek cehennem boğazlamış ömrü derenin suyu çevrilmiş buradan ağamlar iyi yesin içsin diye seçilmiş en güzel, en iyiler çıplak kalmış yörem ad konulmamış öngörülen işe bir yanda uyuyor mahalle, kent duyuramıyor en güçlü esinti sesini olmayan şeyleri konuşuyor insanlar göremedikleri düşü hayra yoruyorlar her seli önüne katıp götürdükleri çocukları, kendileri korkuyla uyaracak uykudan pembe ak rüyalarımızı bozacak pişmiş aşa su katacak hengame kaç yalan, kaç talan, kaç vurgun gerek bu sallabaşımızı düzeltip beynimizi yerine aklımızı başımıza getirecek düzgün akmıyor sular Edirne’den Hakkâri’ye görüntüde sürekli bağıran emirler veren bir adam sanırız dirildi Hitler birbirine karışır sürüde koyunlar ve sığırlar çoban bildiği havayı çalar dilini çıkarır çoban köpeği kuyruğunu yalar yeni çiçekler açsın bekliyoruz doğal oluşsun güzel bir ortam, tarla, bağ önce fakirler, çocuklar doysun biz oturalım sonra sofraya iyi anlamalıyız bunu bir tohum alıp eline ekmeden olmaz kendi kendine yığılmadı bu koca dağ kendi kendine dağılmaz çok kolay değil uykudakileri uyandırmak!.. 09. 06. 2016 / Nazik Gülünay |