Kanserli
romansı bitik cılız delikanlı
sabaha kaldırımları hazır öyküsünden kurtulmaya gelince resimlere gömülü sırtı yamalı çiçeği canını yakmaya hazır sosyalist mektubunda cigara külü okunsun diye ölmeye hazır... gün su bardağında keklik kanı buğusu son telgrafı yağmurlu bir geceye tek sır trenlerin son yolculuğunu sek kıskandı sayfaları şımarık şiir kitabından kuğusu kendi caddelerine üzgün ve kuzeyli uyur öğlen sonu civarlarında belki yoksul akşamdı yağmurlarına dargın bir ahmet kaya şarkısı... kapıların yalnızlığına dair sorular çözüyor gökkuşağıyla boy ölçüşmeye hazır masaldan kesin tebessümünün eşiğine kalmaya geliyor bakılmamış bir ufuktan güzele yoruyor aşkı gözlerinin suyuyla paslanmış sabahsız mazgaldan büyüttüğü çiçeği dilsiz çocuklar adlandırıyor her şeye en yakın anda ama en uzakta...aşkı... sıkıntılı yıllardan pencere kenarlı tek özlemdi farklı zamanlara çekilecek denli değişken acıda iyimserliğe sayılmamış yıldızlar gibi asiydi anlaşılması imkansız sanılan tanısı sak ayrıntıda ağlaması kanserli bir ankara yazından kalma tutuk yastığıyla uçurumları arasında bağlaçsız o ikindi yeni bir aralığa sığınmaya hevesli eski bir soluk... sopranosu ölü bir bahçede perdeleri yırtık kumaşlı mürekkebi kurumamış sessiz ışıltılarda arınmış ekmek kırıntıları biriktiriyor kuşlara uzak dağlı sağır bir geceden arttırdığı rüyalarından çoğalmış geç bildirilerde koyu harfli ve elden düşme ağrılı vakitsiz çaylara düşen umutlara içten kırpık kırpık ateş uçlu anımsayışlarda içine kapalı kandan sağılmış... kağan işçen... |