Tırtar / Davarkoçları süslerdik renk-renk sulandırılmış kökboyası sürerek bizim koyunlar koyu portakal rengi bir iğde çöpü üstünde incecik bir çentik ödünç süt alımlarında “-yarın yayık yayacan ay aba benim ossun böğünkü keşik senin ossun yarın kı ağız (südü) değil ya alt tarafı iki belik goyununan irkildip deri bascan da “ölme eşşem ölme bahar gelsin teze ot ye” ‘gün döndükten ’ sonra, başka çöpler üstünde yeni keşik kertikleri başlardı .. on-onbeş kişilik katınçlarla kuzular-oğlaklar seçilirdi yazları yolunu kestiğimiz sürü devam eder yoluna oğlaklar meleşirler büyuük bir azimle, kuzular geçmeye çalışırlardı analarıyla, elbirlik bütün katınçlar, dağda sürüye kavuşurdu “-emişir” diye oğlaklar-kuzular ayrılır, ters yöne savuşturulurdu sürüler Söğütlüden, Çataltepeye kuzular Davulludan, Gölyerine sürüler dağda kuzular ağılda sabah ola hayrola .. kuzu çobanı; eve gelir gelmez, dalar.. köpekler, rezil bir uykuya, rüyasında kuzular emişir, kaybolur, köpekler boğuşur.. o kendi panisini kollar umurunda olmaz dalansa belki bir canavar sürüsü dalar kuzularına bağırır.. deynek taş atar olmadı birkaç el silah derindir, çok derindir uykusu koyunlar ziyanda ya? yavuklusu ahhh ahh ertesi gün kuzular; anaları sağıldıktan sonra emişmeleri için salındıklarında da en kısa zamanda sürüdeki her koyun kendi yavrusunu emdirmeye başlamış olur sahi analar yavrularını nasıl bulur? anasını emen yavrunun çoşkusu kıvrak figürlerde kuyruğu o küçücük yavru, nasıl da saldırırdı memeden ayırmanın imkanı var mı? ölmüşse kuzusu bir koyunun, oğursak sağılmaya devam edilir ölen kuzunun derisi, başka anasız bir kuzuya giydirilir koyun koklar alışır, zamanla unutur yaksak kuzuyu kendi yavrusu sanıp emlik kuzuyu doyurur gün olur, kendi yavrusunu almaz analar ve sağımcıya sütünü bırakmazlar bücükler anasını rahatsız eder, ya da inek yavrusunu yanında ister burunsalık takarlar, ucu pizli emdiremez buzağısını sahibinden gizli anasını biraz emmesi için salınır, bücüğü uzaklaştırıp, laflarla okşanmaya başlanır ebeceğizim; “-düğüş , düğüş, düğüş sarı ğızım demiş, anası buna anasının elinden kırma yerimiş de bu gız fink kırmasını bek severimiş de yanında arpa kırması da yerimiş de anası buna küsbe getirmişde bu gız anasını hiç üzmezimişde bu kız anasının evinin direğiymişde .............................” vay be, neyimiş de neyimiş yaa daha neler neler.. ne yalakalanma? DİPNOT çentik: bellik, çizinti, bıçakla açılan işaret, kazıntı, oyuk ağız (ağız sütü): doğumdan hemen sonra sağılan hayvanlardan alınan süt irkiltmek: biriktirmek gün dönümü: 21 Haziran, gün döndükten sonra süt daha yağlı olur oğursak; yavrusu ölmüş ancak sağılmaya devam edilen keçi-koyun yaksak: başka anaya yakılmış kuzu (oğlak) emlik: emmeye muhtaç, emer kalmış(anası ölmüş), gede emlik: zamanından sonra doğan ve halen emen kuzu, emsiz: beceriksiz, sünepe bücük: buzağı,ineğin yavrusu burunsalık: buzağının anasını emmesini engellemek için buzağıya bağlanan ucu çivili ağaç piz: sivriltilmiş civi düğüş: sağılan hayvanın tepinmemesi için, uslu durması için okşayıcı söz, düğem, düğeciğim anlamında olmalı |
Belli mi olur?
"Ben de geliyorum" der, düşerim belki de yollara.
Gelemezsem şayet emmilere, dayılara selam söyleyin.
Gerçi bizler dede olduk. ne emmi kaldı ne dayı.
Sinlerine selam, yattığı yerler nur olsun.