ateş altında düş sesleriruhum,fiyakalı yalnızlıklar ülkesi, karamela sepetinde çocukluk düşleri. iskemlesi kırılmış bir ihtiyar gibi huysuz, mevsimi geçmiş bir kır çiçeği gibi kırık kaldırımları ıslak bu şehrin göbeğinde yalnızlık. köpek dişlerimde artık bir kemik gibi kalmışsa da, içimin orta yerinde vakit; ömrüm hala gebe zamanlamasız zamanlara. uğultusunu bir bebek gibi sararken gecenin karanlığı, yeri öpüyorsa da kuşlar her zamanki gibi, nihayetinde ateşe denk bir hırçınlıkla süpürüyor zaman, tüm düşeşli düşleri. karga ağızlı adamın kürek kemiklerinde dönüyor dünya. elverişsiz kaç mevsim varsa, karikatürvari bir hüzün gibi çizilmiş yüzümde. sırtımda onca yük eski zamanlardan kalma, kimbilir sevinç, şimdi hangi soysuzun yüzünde. ah ıtır kokusu ellerimde. ellerim ki, kucaklıyor tüm ihtişamıyla birikmiş acıları gözlerimde. bu yalnızlık, bir ur gibi tehdit ediyor sıhhatini akıl sağlığımın. iri gözlerimde tutuştukça başıboş beklemeler, üryan bir sanat eseri oluveriyor bakışlarım. kirletilmiş bir kadın gibi utangaç, utançsız bir adam gibi cengaver sandığım adamlığım. gri uykular vakti, dahası yok, olası yok olmamışlığın. olasılıksız olmalar tüneli hayat. çare yok olmuşla, olmamışa. yine çarmıha gerilmiş bir ümit tanesiyim, olduğum yerden başlıyorum yine olmamışlığıma. - abdullah cemek |