zahidemomurgasız bir olgunun, orantısız onursuzluğuyla çalkalanıyor dünya. çimden bahçelerde yıpranıyorken çocuk düşleri, annesizlik okutuluyor kimi mekteplerde. beyaz sayfalar boyu kirleniyorsa da harfler, hiçbir cümle boynunu bükmedi hiçbir defa. razısızlık başgösteriyor aziz şehrimin üstünde, ve sınırsız, kuş bakışı bakılabilen acılar peydah oluyor her gece. karnı burnunda kadınlar, aklı bilmem neresinde adamların avcunda kayboluyor! rahim bu derece kutsalken, kutsanmışlığa fütursuzca yaklaşıyor kimileri. gemi ağzında üşüyen bir yolcuysa aşk! kimbilir kimden yolcu deryalara. balık sırtında yürümekse marifet, bunca deniz kime kimden külfet! uzaklar diyor aşık! ah’ın yetişmediği yer yok oysa, sevda,kıl gibi ince bir yol da olsa; kopmaz,kırılmaz, aşığın sözü hakikat yayında bir oksa. bir şehir ki kubbesiz, akşamları güneşe sırtını dönüyor, kandil kandil sönüyor çağımız. ıslak mevsimler bile yıkamıyor karanlığımızı. kireçli elleriyle avuçlarken bir işçi yaşamı, hoyrat bir duvar gibi soğuyor dünya. mavi yolculuklar sahnesi hayat, düşler kritiği biraz. kiraz kokusu sinmiş yalın ayaklara. ah benim omurgasız dünyam, ortanca çocuk heyecanı sevdam. peçeli bir kadından farksız namahrem, üryan bir cesede benzeyen zahidem. ahtım olsun,aktim olsun ki; ömrüm gözlerinde bir sürme, gözlerim ömründe bir nişane. - Abdullah Cemek |