Mektupbir kağıt parçası ilişti bugün elime, tozlu,birazcık kirli,eskimiş beklemekten mürekkebi yorulmuş bir kağıt parçası.. ’sevdiğim’ diye başlıyordu ilk paragrafı. elim aniden kalbime gitti, bir kelime bu kadar mı sirayet ederdi insanın nefesine ? içime dokundu,ağrıttı yüreğimi epeyce. ama nafile, mektup gibi eskimiş ve yorulmuştu o sözcük de. sigaramı beş denemeden sonra yakabildi titreyen parmaklarım, bardağımda soğudu yarım çayım, aklımda zindana döndü tüm ah’larım,eyvahlarım... ’sevdiğim,bu sana ilk mektubum, ilk haykırışım,ilk dokunuşum kalbine kelimelerin diliyle. bilirsin beceremem seni sevmeyi süslü cümlelerle, bir de bunları kağıda dökmek..zor epeyce.. kusuruma bakma yine de, ne benzetmelerim gözlerinin yerini tutacak, ne kafiyelerim ellerini. kolundan tutup getirdiğim ilk cümleyle seveceğim seni, kısa tümceler kullanacağım, ikinci el betimlemeler biraz da. uzunca ve eşsiz yapacağım tek eylem beklemek olacak beklemek olacak seni! ’ bir ucu yakılmış bir mektup değildi, ama içimi uçtan uca yaktığı yadsınamaz bir gerçekti. satırlar üzerinde lime lime oldu bakışlarım, dudaklarım hazırladı bu sonu bana. öldüm sonra biraz. mazim tabut, kalbim musalla.. ne yaman bir sevda idi işlenen avuçlarımızda, nasıl bir hakikatti sevda akıllarımızda? şimdi ise uzaktan bakıyoruz birbirimizin hayatına, sana tek yakınlığım bir kağıt parçası, bana tek münasebetin, uykularımda ölen sevdamızın verilen salası. oysa beraber yürüyecektik tüm sevda şehirlerini, aynı yerde tüketecektik nefeslerimizi. uzun uzadıya olmayacaktı kavgalarımız, bir ömürlük değil, bir sarılmalık olacaktı tüm uzaklığımız.. hatırladın mı ? lakin şimdi, tükenmiş tüm imkanlarımız. yitirmişiz tüm ihtimallerimizi. ’bu sana son mektubum, bilirsin iyidir sözcüklerle aram; bir gün hakikatle öldürürsen beni kalbinde, beni sözcüklerle an!’ de ki; bir cümlelik canı vardı, onu da bana şiir edip yolladı!.. |