Sevda kokuyor tenim
Yer yer sevda kokuyor tenim
Avuçlarımda yağlı papirüs kokusu Kalem, ucu kırık bir kılıç şimdi Keskinliği yüreğimde sevdanla sevişmekte Bir bir devşirdikçe günler Ah o devşiren günler Götürmeye meyilli her şeyi İşliyor inatla belleğime Dudaklarına lâm vurulmuş sevgilim Sen uyurken geçiyor zaman Uyanmanı dört gözle beklerken güneş Ay vuruyor kendini meçhule Uyan hadi Bak kafesteki kanarya beklemekte sütünü Bir mor yağmur şimdi dudakların Öpülmeye en muhtaç anınla beklemekte Ardını dönüp gitmiş geçmişini Büyüdükçe küçüldü her şey Küçüldükçe çürüdü kelimeler Bez bebeğin raflarda yaşlanırken biçare Daima genç kalan bir yüreğin vardır şimdi içinde Ya da gençliğin olduğunu bilmeyen bir kadın var düşünde Çepeçevre dolanmışken etrafıma yalnızlık Bir rüzgâr senfonisi eşlik ediyor içime Ellerinde duran ateş böceğinin elini ısırması Bir imdadın sinyalidir belki de Kara delikten kurtulmaya çalışan yüreğimin Kapat perdelerini kadınım Çek yorganı üstüne örtün Birazdan çığlıklarla vurur kendini ateş böceği Sevdam tavan yapmışken yüreğinde Kırık bir bardağın ucunda asılı duran yüreğim Kanamaya yüz tutmuş haliyle seyrederken hayatı Bir pencerenin sol köşesinde hayat bulurken bedenim Sevdamın omuzlarıma hiçte ağır gelmediğini anlıyorum artık Hiçbir yüz bu kadar sarmadı yüreğimi Hiçbir kelime böylesine işgal etmedi lugatlarımı Gittikçe büyüyen bu şehrin Sevdam karşısında bu kadar aciz kalmadı Ah kadınım Parmağına dolanan kelimelerim Gerdan olup sarıyorsa yüreğini Demek ki hala güneş benim içimde ay avuçlarımda Ve sen tamamıyla bedenimsim Benimsin Üzerimize çöken külçe bir yorgunluk Kış uykusuna yatırırken bizi Uyandığımızda çoktan gitmiş oluyordu Sol köşede etrafa gülücükler saçan ay dede Yetişemediğimiz zamanı yüzümüze vurarak Bir anons çınlıyor kulaklarımda Seni çağırıyor uzaklardan bir çığlık Ellerimde ki nasırlarda dolaşan ellerini Koparmak istercesine inatla Yarım sekteli bir ince vuruşla Adım adım uzaklaşıyor dünya benden Adım adım uzaklaşıyorsun Mavi fistan giymiş bedeninle birlikte Bir kırmızı gecemiz kaldı elimde Bir de utancından morarmış ateş böceği Artıkça arttırdıkça içimizdeki korkuları Gecenin bukağına geçirdikçe dualarımızı Yalnızlığın pençesinde boğuşurken buluyoruz Kimliği tespit edilemeyen benliklerimizi Suskunluğu sunarak dolunayın rengine Selçuk ERKİ |