Tırtar / Sofrada"-aşı neyle yersin" "-ekmeğ(i)ne(n)" "-scık" “-dıkımınan” "-gaşşığınan" "-olmadı" "-besmeleynen" “-mismillahınan” diyen zafer kazanır, böbürlenirdi sofradan kalkmışsak geri oturmayı ar ederdik sofradaysak bile yeniden besmele çekerdik “-aşure, bekmez, baklafı, havla, höşmerim, incir dondurma” en sonunda sofraya konmuşsa saydığımız biri “-İbirem datlı sevmez” demişse İbrahim ar eder yemezdi datlıyı hakikaten sevmediğine inanırdı ömründe ilk defa konulmuş önüne yemez mi; adam yerine konulmayı yıllar sonra kendisi de yapacaktı aynı şakayı kimse aldırmayacaktı o ömrünce herkesi adam sayacaktı.. elbette sofradan "şükür" diye kalkmalıydık hem de doymadan "-Ey Allahın Resulü" demişler Peygamberimize ne zaman kalkalım sofradan Peygamberimiz salli Allah-ü aleyh-i vesselem "-doymadan" demiş, onun uçun! nasibimiz olabilecek başka niyemetlere de yer burakmak ğereğir midende illa da sünnetlemeye ” “-hey gözel Irapbım hikmetinden soval olunmaz” ebem "-kadı kaymakam bile gelse” derdi “-sofradan kalkılmaz ayakta taam lokması alınmaz şeytan çeker" derdi herkes önce besmele çekerdi konuşulmazdı yemekte dıkımı akıtmamız hoş görülmezdi “-sizin öküz güttüğünüz yerleri dolaşıp gelirin akıtman evel-Allah” derdi "-biz çobannıgdan gelmişiz bobalarımız çobannıg edegelmiş ağa çoban dutacağı adamın öğüne ömründe görmediği aşı dökerimiş ağıldan salıvırımış sürüyü de…………! çoban garnını doyuruyokana sürü zıyana girdiyse vay haline ya da çoban aşını yemeden daha sürüyü çevirmeye seğidirse ağa, -yol veririmiş- çobana neyeyse? onun uçun; hemi garnını doyurasıya hapur-hupur etmeden aşı yeyecen hem savırıp, akıdıp dökmecen hemi de sürü zıyana girmeden seğidip, sürüye (y)etişecen ağzını eğiştirmecen , yecen ağzıyın yannını gevmecen , lokmayı ağzında böyütmeycen , öğüne bakmaycan gözününen sürüyü tığlacan etirafında dört dönecen evzinmecen,ves-selam vel-hasılı kelam vahtında sofraya gelcen mesmelesiz yemecen dıkımı gözel etcen ufralayıp , ufalamadan kendi önünden aşını göpgözel ye(ye)cen sofraya akıdıp dökmecen, ekmeği ufalamacan çenebazlık yapmacan çıynamadan yutmacan a(ğ)zında bişiy varıkana gonuşma(ya)can gevişini gösdermecen ayakta yemecen şeytan çeker içine ilimez şeytana uyanın hiş bi işi önüne ğetmez mesmelesiz sofranın beti-bereketi olmaz karnın doysa, gözün doymaz eveli bi taş çıkaran adam varımış ev yapacaklar adama muhtacımış adam bi kazan aşınan doymazımış gocagarının birinin emme tolunu sel almış emme çadırını yel almış evsiz galmış ev yapmak uçun taş çıkartacağımış "taş çıkaran"ı yardıma çağırmış eller gibi kazanınan değil de çencereyinen aş bişirmiş gonu-gonşu "-daşçıkaran değil çencere kazanınan bile doymaz" demiş emme gocağarının başga bulguru başga yeycek ekmeği, el önüne goycağı varmıydı, yok muydu orasını bilemecen ga(y)ri taş çıkaracak adam; gaşşığını aşa daldırmasıynan bille gocagarı herifin elini dutup "önüşcük mesmele çek" demiş ……? "önşe mesmele" adam "ı! ıh" demiş, başga bişiy dememiş gocagarı "noldum öldüm ille mesmele" taş çıkaran da direnirimiş emme en sonunda "demen o mismillayı" deyinşe gocagarı "hinşi ye öyleyse" demiş kazanınan doymayan herif çencerenin yarısını yemiş yarısını yeyememiş" mesmelesiz yemecen, döküp saçmacan, kendi önünden yecen, hakkına gayıl olcan keser gibi; “hep bana, hep bana” demecen birez de bışkı ğibi “bi sana, bi bana” “bi sana, bi bana” de(ye)cen DİPNOTLAR aş:yemek / pişmiş sünnetlemek: kapta yemek artığı bırakmayacak şekilde silerek yemek ağıl: avlu, hayat, ahır ziyan: yasaklı yer, kastedilen ekili alan hapur-hupur : alel acele, döke saça ağız eğiştirmek: iştahsız yemek ağzının yanını gevmek: yediği şeyi sevmediğinden gönülsüz isteksiz yemeye çalışmak, boğazdan geçmemesi. gevmek : dişi ile aşırı çiğnemek, koparmak kesmek amacı dışında dişlemek, ya da dişsizlerin çiğnemesi lokmanın ağızda büyümesi: yiyor görünmek için ağza alınan lokmanın, yutulamayarak ağızda durması vel hasılı kelam: uzun lafın kısası anlamında besmele (Bismillahirrahmanirrahim) esirgeyip bağışlayan Allahın adıyla ufralamak: ununu döküp, saçmak çıynamak: çiğnemek şeytan çeker: bereketini göremezsin anlamında önüşcük: önce, ilk önce, her şeyden evvela, ilk olarak |
Anneannemgil masada ayrı tabaklarda yerlerdi.
O çok hoşuma giderdi.
Sofra adabı değişmiyor galiba.
Aynı görgü buralarda da var.
Tebrikler kardeşim,
selamlarımla..