Tırtar / Çıkış - Mahsupde!..! oraya gelecez gece ğündüz Feyzi Ağbiye “ortak olcaz” deye didindig durduk anasına sata(yı)n o ğene evine file ğediyodu da biz mütemadiyen orda paramız Tokmacıklı Göde Feyzi’de birikiyodu.. !! bi ğün çıkağeldi höyle gapıda görüvürünce afalladım galdım ne de olsa köyümüzün adamı ne vakıt olmuş köyden gedeli hayal-mayal hatırlayvıdığımda eli boş, gönnü hoş bi çocuğudu görsem bilemezdim, emme sıması Gara Boladı ansıdıp duru baya bildiğin, Gara Velinin Sucu getmiş deye bi duyduğudu unuttum getdim kimbili(r) kaş yıl oldu bi sarılmışıyın bi a(ğ)layvıdım, bi a(ğ)layvıdım ta öyle burnun direği sızlarımış meğerem i(n)san a(ğ)larkana gözleri acırmışımış hakkaten o nası(l) titreye titreye a(ğ)layo onu öyle gördükçene ben bana bakdıkçana o.. .. baya bildiğin Okarı Çeşmenin havızını dıkayıp doldurup da en ücra harımlara gadak götüren, sahat dutup sıracaklayın gece ğündüz gavda nize ede ede göğerileri suladan; Sucu! kaş gişilerinen gavga etdiyse bir bir, sordu sordu a(ğ)ladı köy gözünde tütüyomuş meğerem en sevmediklerine bile hasiret getmiş zavallı.. “-burada ne işiniz var oğlum ya gedin varın.. köyü.. çocukluğunuzu yaşan doya doya ne o köy ne o çocukluk bi de geri gelmeycek!” senin Sucu o ğün beni aldı, evine ğötürdü yolda bile aklıma gelmedik adamları sordu “Gara Musduk hapisde mi” dedi “hiş girmedi ki abey” “..” “-o orada burada kaçarkana Sarı Mulla “sulf” etdirmiş” “sulf mu” dedi “-hı hı” dedim “-“anafor” dediler” .. “-çok para yedirmiş epili ürüşvet vermiş” dediler “feleğe söğdü” çocukluk işde “-Feleğ Emminin ne suçu var Sucu abi” dedim .. “-ben fele(ği)n çarkına söğüyon” dedi “-dayıma zenginden, güşlüden, puş(t)dan paralıdan yanna döner” dedi.. “-bu gonuşduklarımızı kimseye deyiyme” dedi “-şartlar şart osun demen dersem iki gözüm öğüme aksın üşden dokuza şart ossun demen” dedim.. evine varana gadak elimi sıkı sıkı dutdu.. hiş goyvumadı ev dediğin de hah işde o zaman gözümüzde baya bildiğin evidi de hinciki ğözümünen pirket bi oda !! horda bi betun hamamlık.. bulaşığı da orda yuyo bi gazoca(ğı) bi çencere iki üş gap-gacak yerde kıyatların üsdünde yazılı bi(r) yatak dabanı toprak.. Allah ırazı olsun beni kendi eliynen yüdü, gaz tenikesinin içinde su ısıtdı da fark etdim ki yazzık, a(ğ)lamış, kimbili ne derdi varıdı garibin ben fehmedincekleyin seni sabınnarkana gözüme sabın gaşdı dedi onun verdikleriynen asvaplarımı değişdirdim geşmiş gün bana bi gazak keydirdi, mavı, cedit yeni boğazı bireç genişidi ya varsın ossun Allah bi deği bin kere razı olsun.. köydeki herkeşi sordu tek tek.. böyük güçcük maceralar annaddık, gülüşdük zabbaha gadak gonuşduk okardan aşşa, sıra bi(r) eve ğelince durduk ikimiz de biliyoduk ne o sordu, ne ben annatdım, o maragdan ölüyodu işin aslı biliyodum ben de “deyen” deye canatıyodum.. herkes biliyodu biz de biliyoduk gelin oldu gurbete, geşdi getdi artık susuşduk hele benikinden aslaa yatdığ uyudug.. uyumadan önşe habarımız yok gibi ikimiz de çinizimizi çeke çeke a(ğ)layoduk ürüyamda o gız.. .. halam anam agam ebem… ertesi ğün Sucu ağabeyynen Feyzi A(ğa)ya vardık “-bobası gelsin deye habar etmiş, ben Memedi köye yollaycan hesabını görüvü” dedi “-nalet olsun demez olaydı Feyzi A(ğa) bi hesap çıkardı kiyne bu ne taksi..ne taksisi len gelirkene bindiğimiz ise; bizi bindirdi de kendi yörüdü mü .. Alla(h)p da bel okuna versin başdan aşşa her şeyi yazmış … bu ne kira ! bu ne yemek! aş, ekmek, yağ, duz, garabüber terlik, traş, gazocağına gazya(ğı), çakmakdaşı sanki otelde yatıp-gakıyoz aşcı dükgeninde gönlümüzün isdediğini yeyoz anamın köyden gatdığı bulgur, nofut, mercimek bişiriyoz-daşırıyoz, yeyoz-yüyoz bizim yö(v)miye bi kira etme(ye)cek atöllenin bi gıranında serili kendi yata(ğı)mızda yatıyoz-gakıyoz aşıtlatdıkda ıçcık kesdirivirelim dedik miydi zılgıdı yeyoz gece yarısından sonura bile eğraltı canımız geçivimişise Feyzi A(ğa) “-ben gediyorun istop etdiriseniz, sogorta attırısanız ip gopa(r)tdırısanız dininizi ..kerin” deye peş-peş fırça atıp gazı verip gediyo bi oraya, bi buraya seğidiyon gari gupay ğibi neytçe(ği)mi şaşıyon imkan mı var gözünü gırpacan” beşinci ğün müydü ne; Sülemen de gaçınca bi başıma ğalmışıyın zati meğerem oda iki sokak aşşaya gaşmış cumartesi dedimiydi haftalığını alırımış valla benden akıllıymış; sora sora Sucu’yu tanıyan birine ıras gelmiş ilk haftalığını alınca çalışdığı yere getmiş Sucu’yu bulmuş durumu ona annatmış benim habarım mı var neyise de Feyza A(ğa)ya gelcez normal zamanda uyurkana bile beni hafakannar basardı ürüyamda bile çıbartırdı her yerimi gan-ter içinde fırlardım yerimden acırdı-sızılardı yüzüm dayak yemişiyin gibi işin aslı Feyzi Abi beni hakkaten hiş döğmedi Allah razı olsun, amma! bakışı yeterdi ki, gopçaları salarsın bi dee işden atarsa deye ödüm sıdıyodu valla nere getçen gocaa İsdambolda, “İstambol insanı yutar” dedilrerdi köyde beni yudalı ne vakıt olmuş gerçe(ği) hani yok mu Sülemen düğün uçu da olsa Öteyüz’e aşdı.. düğün de olsa Arızlı’yı gördü ya çok gezen bilir dedikleri bu salahana da ossa Sülemen İsdambul’a dutundu anasının gözü de ossa Gara Memet yuduldu nayeti senin Göde Feyzi “-ben bi hesabını çıkarayın bi ………….. bobasına yolların” dedi …………. elini öpdüm “hakkınızı halal edin” dedim adam başımı ovşadı “-halal osun” dedi.. “-ne zaman çalışmağ isdersen gel” “-tamam abi” dedim “-burası senin evin sayılı” “……….” “-burada emeğin var” “……………..” “-burası senin sayılı” “………..” “-sana bu işin eciğini-cücüğünü ö(ğ)retdim .. emeğim mar üsdünde emeğim” sırtladım çenteyi, elleşdik baleyi.. haydi vurduk kendimizi Bayrampaşa köprüsü Sucu Abi beni kendi eliynen götürdü Topgapı Garacına, biladımı alıvıdı epili bi bekledikden sonura sahatından çoook, çok sonura kagdı bizim otopus işi gücü de varıdı belki emme sahatlarca bekledi “abey ben gederin” deye izbar etdim ı ıhh beni uğurlaycak kimsem olmadı Memet heş değil uğurladığım biri osun hu fakır hayatımıza” .. “vardım deye bana habar et” “-uykum gaçar benim”, “-imkanın olusa bi(r) habarım osun başga bişi isdemen senden” .. “-nekdip yaz sakın mola yerlerinde inme dıkkat et.. sapıdırsın otopusu gaçırısın” yanımdakı Yalavaş’lıya sıkı sıkı tembih etdi beni “-aman deyen abey.. bizim biladere sahap çık eyi göz-gulağ ol köyden dışarıa çıkmadı yol iz bilmez” deye.. “-Yalavaca varınçaklayın doğru Cöbe Emmiye get bu abey biliyomuş evini, onnar da yatarsın bazar arabasıynan köye gerdersin emme sakın Göğcelli Köprüsünde enerin de köye dırmanırın deye aklına ğelmesin imi asdanım” belki ikki sahat sonura gakdı otopus gakana gadak bekledi otopus çalışınca barabar bi sarılışdık bi a(ğ)ladı kii, herkeş bize bakdı herkeş a(ğ)ladı valla kimse gonuşmadı hanı fakıt.. geşmiş gün Feyzi abi bişi yollamadı tabi de belki.. borşlu çıkdık haralda ki nası utlandık “ya köyüne ğelince bizim köye geli(r) de agamın yakasına yapışırsa” deye gene de Allah razı olsun alacağını da isdemedi belki fiti fifti belki de vizdanı elvermedi de borcumuzun üsdünü silividi neyise.. adam, yol boyunca hep bişiy sordu durdu emme ben ona ne annadayın iplik bükümünden başga duraklarda adam zorunan endirdi tufalete ğetdim, parası ondan yemekler bahalı olduğundan kimse yemezimiş de “bozuğ olurumuş” o yüzden birer çorba işdik emme bilmen ya; bi ekmekden fazla yedim valla basdım gara biberi.. bandım somun ekme(ği) bizim otopus ha deyinçe gakmadı belki ikki sahat bilmen neyeydi yörüdük, apdashaneye ğetdik o amca beki üş dört cığara işdi bana sakın “cığara işme” dedi “ben başım dönmesin deye içiyon” “beni anamınan garım buhale getirdi” “ikisi de tahtalı köyü boyladı emme fakırlık” dedi “o(ğ)lunu evlatlık vermiş İsdambola” ordan geliyomuş “gurtulu i(n)şallah” dedi “i(n)şallah” dedim adam habire bişiyler annatdı emme ben fira Yasemini düşündüm … halama gediyon deye seviniyon yasemin neyder kine deyon yol boyu Yasemin DİPNOT ansıtmak: andırmak, siması benzemek, eğraltı: eğreti, birazcık, azıcık, hafif, gupay / kupay (kopay kopoy):av köpeği gopça / kopça : tel düğme, kanca (mec: çok korkmayı ifade eder, altına salmak gibi) utlanmak: borçlu sorumluluğu, utangaçlığı, çekingenliği KATKILARI İÇİN SN MEHMET ÇAY (GOZİR) A TEŞEKKÜRLER |
heş değil uğurladığım biri osun
hu fakır hayatımıza”
..
“vardım deye bana habar et”
“-uykum gaçar benim”,
“-imkanın olusa bi(r) habarım osun
başga bişi isdemen senden”,
Yoksulluk ve sıkıntı içinde yaşayıp eziyet çekmekte Istanbul'a çalışmaya
gelen Kara Mehmet,oysa ki; Göde Fevzi abisi çıkarı için yakınlık gösterip
dostluk kurup,beklediği yararı elde ettikten, emeğinin karşılığını esirgeyerek
aç gözlülük edip,rızkına el koyup,hiç insaf etmeden sömürerek,hakkını yiyerek,
köyüne yolcu bile etmez.Sülümen'de kaçmış,vefasız çıkmış.Hayat öyle çetrefilli
bir yoldur ki, zorluk ve acılarla karşılaşmayan, bir zarar görmeyen kimse yoktur.
Bir kimse, huyunu suyunu bilmediği bir kişiye bir kez aldanır; bir daha aldanmaz.
Çünkü bir kez aldanmış ve ders almıştır. Artık kendini ona göre ayarlar, karşı tarafın
düzenbaz olduğunu bildiği için tedbir alır, düzenbaz ne derse desin inanmaz ve
tuzağına düşmez.Hileye başvurmayan, hakkı gözeten, yalan söylemeyen,kimse iyi
insandır.Sıkıntılı bir anında, kötü bir gününde hemen yardımına koşan, daima iyiliğini
isteyen Gara Velinin Sucu abisi'nin evinde misafir olup,derdini unutup, mutlu olmuştur,
ondan zarar değil, yalnızca fayda görmüştür ve İstanbul'dan hasret kaldığı, özlediği
köyüne dönüş yolculuğu için,topkapı garajına gidişleri, yöresel dil ile,yaşanmışlıklardan
kalan anıları adeta bu bölümde de okuyucusuna yaşatan şaire tebriklerimle.Saygıyla.