aynı diken aynı nakaratI birdenbire oldu herşey annelerin gözleri önünde yoksulluğun büyüdüğü avlularda sönük volkanları andıran tandırların yanıbaşında çocuk cesetlerinin sahipsiz kimsesizliği derin ve tedirgin tarihin yanık yerini imliyor uzanamıyor hiçbir yarına yeni sözlerin söyleneceği üzerine yemin edileceği hiçbir asra götürmüyor kimseyi çünkü tek gerçeği acıdır artık hayatın kendine mahpus acıların denizi ve kendine zindansa insan kendine sürgündür de artık kime ulaştırabilir ki ölü çığlıklara meftun sesini? II ne desek aynı soykırımı imliyor dilimiz aynı çığlık uzanıp vuruyor kalbimizin çeperlerini ayetler ve kuşlar için çocuklar için yeterince açık ve ağır bedirin uhudun ve mutenin kahramanlık destanlarında korku ve feryat kolgezmede şimdi herkesin efendi olduğu hayat zindanında umut boğazlanmış bir serçedir dünyanın kalbinde sevda ise öykünün en hazin yerinde solmuş bir gül bu da geçer elbette acılar biter ve hiç olmakla başlayan devran başlangıcına döner kalu bela’nın yankılandığı o yere III söz uçmuş acının taflanı çiğnenmiş yaşam en nazenin yerinden gangrene yakalanmış terk edilmiş korunması gereken tüm şehirler sevgililer surlar yıkılmış mabedler isyanla dolmuş insanın insanlığı terk ettiği o yerde gümrah acılar yeşerip cesetler yarıştırılır olmuş bir yas evine döndüyse kalbimiz yırtıldıysa da umutla aramızdaki pamuk ipliği göçten söz edenlerin dünyasında göğü ağmış kuşlar yittiyse de ve solduysa da bağçelerde çiçekler ruhumuz yaralı ırmaklar gibi sürüklenip durdu yine de umudun girdabında ölüm yurdumuza her uğradığında IV kefenlere gül diye işlendi sesimiz dilimiz yarasına aktı dilinizin çöle akar gibi akarak damarlarına baharın başlatmak için ezgisini sevginin zemzem gibi mübarek süt gibi ak dicle gibi berrak olsun diye aşkımız sevdik sizi elbet yine severiz mezopotamyanın ateşîn çocuklarının emanetini su gibi aziz tebessüm kadar yumuşak bir tas içinde sunmak için ey sizler! sultanlar kahramanlar nasıl doğduysa yine öyle ölecek olanlar duyun ve dinleyin dilimiz yaralı türkümüz kahır dolu olsa da gülüşümüz bereketli kapımız açık soframız hazırdır ölümü anne kucağı bilen biziz sürgünü yurt edinen biz düccane yürüyüşümüzle caka satarak haykırıyoruz savaş meydanlarından sokağımızdan pazarımızdan tütün dumanlarımızdan dağlarımız nehirlerimiz ve bütün vadilerimizle dönüp yüzümüzü şarka sevginin yörüngesinde haykırıyoruz sakın barikatlar kurmayın önümüze... |
Harika şiirleriniz için teşekkürler...
Beğendim...
....................................... Saygı ve Selamlar...