gitme vaktidir şimdikaçtığım sokaklarından yine sana döner yolum adımızı yazdığımız duvarlarda ki gölgelerimiz sevişirken gizlice ki...aşk üzerime giydiğim kirli bir gömlek misali zaman biraz daha geçtikçe yapışıp kalıyor tenime ........................................................ şarap dolu bir kadehin dibinde demliyorum kendimi gece haşmetiyle ulaştıkca ulaşıyor ruhumun diplerine ve yüreğinin imkansızlarında bir umut kırıntısı arıyorum kumsal sinemi döverken hasretin inceden inceye oysa ki kulağımı kapatalı nice vakit oldu ayak seslerine yola düşmüş ayaklarım gitmeye meğilliyken meçhullere ki.... dudağıma dolanan sözcüklerimden dilim titriyor bir hoşçakal demek meğer ne kadar zor gelirmiş yüreğe ve zemheri artığı bir ayaz sarar yine sensiz gecelerimi donar tenim tenime dokunan rüzgar üşürken kendinden ki..hangi kedere yaslasam hep şarap kokulu geceler ertesisin olmadığın şehirler anladım ki çare olmayacak özlemlerime ve ben hangi karanlığın gölgesinde saklamaya kalksam kendimi gün bütün haşmetiyle doğuyor içimin karanlık dehlizlerine ve içimde ki o son umut kırıntısını da tüketiyorum artık bütün uçurtmalar yönünü kaybederken rüzgarın ellerinde ve vakit gitme zamandır şimdi bir el sallamak düşer ya bahtımıza ya da kadere ay/su bu gün şiir yazmaya hiç mecalim yok yaz boz tahtasına döndü kelimeler ellerimde |
ve gitmeler de unutmak için yeterli mi?
ayakta alkışlıyorum