Tırtar / Bayramönü
önce sevinçli bir telaş başlardı
kahve oturaklarında, köy odasında, tarla yollarında, çeşme başlarında “bir ay kaldı”, “iki hafta kaldı”, “on gün kaldı bayrama” “ anam bizikinner gelece(ği)miş bu bayramda!” “Allah gavışdırsın” “ölmeyip dee sağ olana her gün bayram” “-emmim bana en acarından papba getirivicek” “-Allah bi bizikinneri deği(ı), ümmet-i müslümmanı yatda-yabandakınnarı sılaya dönmeyi anaya, bobaya gavışdırmayı nasip etsin” “amin..” “amin” “gazasız-belasız i(n)şallah..” “-bobanne seni bek öğsedim” deye nekdip yazmış yavrım “görseniz bi(r) donuz, bi(r) donuz höyle gadın Alla(hı”m her şeyleri biliyoru böyümüş de güçcülmüş gıı! sanı(r)sınız dilinden bal damlayoru ta öyle torun olduğu uçu(n) mu bilemecen emme ötekinner de torun uzakda olunşa mı dersiniz bilmen valla! boynuma sarılıvırı öpüvürü, dedesini bile ilanı deliğinden çıka(r)tdırı ta öyle gavır!” .. “evlat dalımış da torun balımış deller ya yalan file(n) deği(l) valla öyle böyle değil anam, benim evladım işde ya? bobası mosulamazın öğnde gedeni herkeş bilip duru(r) anası bildiğin Garamemetli garadamak has öz öp-öz gız gardaşımın gızı ay bacım valla kime çekdi bilmen … yavrıımm! bek gadındır.. hakkaşlı dığan çöre(ği)ni de bek sever bekmeze banar-banar “bobannee” deyelek bi(r) de gatmer edivireyin deyon ha elimde mi galacak ölmez de o ğünnere çıkacak olsusak, Allahtan bişiy mani olmadıktan keyri ahdım mar höyle her bi(r)şeyciklerden edivicen burdakınnar ha! eyi kötü olu(r)-ğeder de böğün olmazsa yarın emme o bi(r) başga valla” … bir-kaç gün okullar tatil olacaksa köyde düğün ya da bayram olacağında cumartesi akşamına doğru; Tuzla taşlarında ya da Eriklerin altında oturmuş bekler olurdu köye gelecekleri, yeni yetmeler Cıngıdık Koyağının çıkışını gözlerler Senirkent’ten, Yalvaç’a öğleden önce gider, iner Kaşıkara altında ova yolundan gelir bizim köye gelenler çalışmaz pazartesiler diğer günler her öğleden sonra Senirkent’e genellikle tehirli geri döner "Sengetli Körkamilin Manolya" kimi kapalı, kimi tomafil derdi manolya bana bu araçların genel adı gibi gelirdi okullar birkaç gün tatil olacaksa akşama doğru Hacallar harmanında Osman Çavışların eriklerin dibinde; Gövcelli Köprüsünde “manolya”dan inenleri, bekler olurdu köyün yeniyetmeleri kiminin arkadaşı gelecektir, kiminin abisi Gövcelli bir çiftlik köyü dağın dibinde, on, onbeş-yirmi hane Müslüğün Şaban o köyde Başaranların motur şöferiydi, tırmanıp, dik bir yamacı helik taşlar toplardık geçerken; keçi yolu bir bayırı taş atardık, Analıkızlı’ya recmeder gibi taşlardık yapayalnız bir taş, uçurumun dibinde dere kenarında yıllar yılı ağlamaklı, yalnız, hep kendi başına hüznüne ortak olamazdınız, diyemezdiniz taş ne de olsa yıllar yılı, o ıssız derede bir başına bebeğini sırtına sarınmış bir ana, tepeye arkası dönük, belden aşağısı yere gömülük utancından yüzünü saklıyor belki de kimi “-elinin hamırıynan, çocun altını temizlemiş de Allah da onu daş etmiş” vesaire, ve saire kimi “-tavığa hamır atmış” “ekmek ufağını yere dökelek yemiş” kimine göre de falancanın “-evini yarmış” tepedeki yolculara arkası dönük, sırtı bebekli ana gencecik mahçup, küskün, kızgın öfkeli belki de üzerimize düşen cezalarını verirdik, taşlarımızın onlara ulaşma şansı olmasa bile; var gücümüzle fırlattığımız taşlar bazılarımız da taşlar onlara ulaşmasın diye içimizden dua ederdik ama taşlamak mecburiyetindeydik sanki birileri için bu bir “erkeklik” imtihanı idi.. aklı sıra herkes kendince talkınını veriyordu, kendinden küçüklere “hamur kutsaldır”, “pisliğe bulaştırılmaz”, “tavuğa atılmaz” öğütülmeden tavuğa yem de un olunca, “-Allah taş eder” niye? hırsızlık edersen böyle sende taşlanırsın dediler de hiç kimse; “açmıydı, açıkmıydı” demedi hiç kimse, hiç kimse kimden çaldı ne çaldı; neden çaldı anlatmazdı bir bayram öncesi tırmanırken dik yokuşu Hacıbey "-vahtın berinde cingen garısı çocu(ğu)nu patişa(hı)n o(ğ)luyunan değişdirmiş tabi gün gelmiş çocuklar böyümüş cingenin çoparı ilim-irfan derimiş, memleket meselelerinden küffara cenk etmekden ba(h)sederimiş patişah(ı)n o(ğ)lu avda söğütlere bakar, bakar da "-len boba bu söğütlerden ne ğözel sepet olur." derimiş bobası patişaha faydası yok her şey eninde-sonunda aslına çeker." imiş “-de! onun uçun çocuklar, asalet her bi şeyden önce gelir siz siz olun aslınızdan asaletinizden vazgeçmen aslını inkar eden haramzadedir ." “-“gatranı gaynatsan olur mu şeker cinsini ..ktimin cinsine çeker” derler” onun uçu, her attığınız adımda atalarınızı, sülalenizi gösderdiğinizi unutman aman ha! !! arpa eken, buyday bişmez! çünkü; akibeti gişi aslını belli eder” ……… “-söz temsili sizin akrennerinize bakıyon hepiciğinizi tenzih ederin tabi hiş birinizi gastedmeyon sapan daşıynan guş avlayannarı mı ararsın, yanından geşdiği ağacın dalını budayannarı mı yolda belde kedi-köpeg daşlayannarı mı tehnede gonu-gonşunun tavığına, camına, çatısına daş atannarı mı helbet sizin gibi ta(h)sıllı, okumuş birine demeyon neyye derseniz; asil insan ötekinnerden farklıdır.. bi ğün bile orta mekdebe getmiş adamınan orta mekdebin öğünden geşmemiş adam arasında bile muazzam fark vardır neye dersen; cahalet iyi değildir..” da! köpeğe demişler ki “-günde kaş gişiye daşlanısın” o kesdirmeden bi cuvap vermiş ne demiş?” ..? ..!! “-ne ğadar ‘gırık dölü ’ varısa o ğadak” onun uçu asalet gibisi bulunmaz, o ğadak asil adam köpek daşlamaz gonu gonşunun camını gırmaz” “asalet bi altınıdı pul oldu, türlü çeşit insanlara çul oldu mala tamah edince insanoğlu kimi pula, kimi kula kul oldu” başımız önümüzde suskun; anlatılan efsaneleri dinlerdik, hatalarımızı, tekrar tekrar gözden geçirirdik, tavık daşlamadığımıza, sapan daşıynan guş avlamadığımıza, ellerin tuğlasına daş atmadığımıza şükretdik.. çoktan, çaktırmadan atıldı, elde sürüklenen odunlar, ve Analı-kızlı’ya atılmak için toplanan taşlar sanki hiç biriktirmedik.. bazılarının aldırdığı da yoktu aslında bazıları bu sıkıntılardan kurtulma Yazılı Çeşmeye ilk varma telaşında her birimiz buz gibi soğuk sudan kana, kana içerdik, ıslanırdı iskarpinimiz, elbiselerimiz, saçlarımız, ellerimiz yüzümüzü silerdik ıslanırdı yenimiz.. üç-beş mezar taşına korkuyla karışık dua ederdik böylece, Hasan Çeşmeden sulanan, Dıngıdığın sulak bağından hırsızlıkları hınzırlıkları pas geçerdik, kimileri Cıngıdık Koyağında dökülür kalırdı kimimiz hızlı yürür Löpelide arkamıza bakmadan kimilerimiz koşar köye girerdik evlerine ulaşırdı herkes kendi yolundan “-mücüde” edilirdik “sefalar getitirirdik” hoş gelirdik hoş bulurduk hoş olurduk DİPNOTLAR acar : yeni, kaliteli, üstün, herkesçe beğenilen tercih edilen, yakışmış, yakışıklı beğenilen karadamak: ters bakışlı, yüzü gülmez, ağzından incitmeyecek bir laf çıkmaz, soğuk, kırıcı, itici, muhabbet bilmez tehirli: bilinenden çok sonra , gecikmeli, ertelenmiş rötarlı, eski, ibtidai, kamyon-minibüs benzeri bir araçtı tomafil: otmobil yeniyetme: 10-15 yaş arası gençler Gökçeali traktör helik: el yarısı büyüklüğünde duvar yapılırken büyük taşların duruşunu ayarlamak için sıkıştırmaya, sıva yapılırken boşlukları doldurmaya yarar taşlar keçiyolu :patika, çılga Analıkızlı: Yazılıdere’nin aşağılarında, arkasına bebeğini almış kadın görünümlü kaya ev yarmak : hırsızlık için birinin evine girmek haramzade: haram çocuğu, piç, gayrimeşru ilişkiden doğan, zina tohuru sülale: aile, soy akibet: eninde sonunda tenzih etmek : ayrı turmak, onu katmamak, suç ve noksanlıkları sayılanlardan saymamak kırık: gayri meşru aşık, evlilik dışı ilişki, kırık dölü:gayri meşru çocuk burası daha yolun yarısı, dik yokuş bu noktaya ulaşmak için.. Tekkeden Yüzden, Gövcelli Köprüsü Fotoğraf için Sn Nuri Öztürk’e teşekkürler |
Gerçek yani, diliyle, yaşananları, özlemleriyle..
tebrikler kardeşim,
selamlarımla..