Tırtar / Baykuş
gecenin geç bir yarısında
karanlığı yırtarcasına bir baykuş çığlık-çığlığa sanki köyü eşkiya basmışta sanki kurşun yalayıp geçmekte bir adım arkamızda panik içinde çığrınmakta sevdiğini, sele vermişte bebesini kaptırmış da bir ana bir baykuş avaz-avaz döğünmekte sen mi uğursuzsun, yoksa bir uğursuz mu uğradı sana ne bu panik, neden telaşlanıyorsun kendi sesinden mi korktun yoksa sen de kendinden mi kaçıyorsun bir baykuş karanlığa kaçmakta kimbilir hangi beladan kimbilir hangi avcıdan kimbilir hangi uğursuzluktan bir baykuş, karanlıkta kaybolmakta çığlık-çığlığa “sefil baykuş ne yatarsın burada yok mudur vatanın illerin hani küsmüş müsün selamımı almazsın şeyda bülbül gibi dillerin hani dilllerin hani bir kuzu koyundan ayrı ki durdu yemez mi dağların kuşiyle kurdu katardan m(ı) ayrıldın, şahin mi vurdu turnam teleklerin tellerin hani tellerin hani” … kırlangıçlar tünemiş elektrik tellerine elektrik direkleri güç-bela yer açmış kendine çelen diplerinde birbirlerini göremeyecekler neredeyse telefon direkleri köyden yangın kulesine uzanmakta bir hat üzerinde belli aralıklarla teller bel veriyor iki direk arasında küçüldükçe, küçülüyor uzaklaştıkça kaybolup gidiyor bir tepe arkasında ne sokaklar düm-düz böyle, ne ağaçlar hizalı ne göz alabildiğine uzar köyde ne bir şey diğerinin aynı telefon bize yabancı ne telefonun ağacı bizden ne teli bizim köyden sesini duyduğun aradığın değildir ne güzel bir haber verir ne hasreti dindirir ömür hasret büyütmektir. DİPNOT * Sefil Baykuş / Hıfzı (Kazğızmanlı Recep, emmi kızı Suna’ya vurgundur) |
bir baykuş
ağıt yakar gidenlerin ardından
ve su uyurken ayın koynunda
gece üşür kendi bağrında
güneş çoktan solmuş oysa ki
ve hengame ile geçer zaman
zaman gardiyan
zaman aslolan
ki alalasında kaybolurken yaşam
gider bir daha can
ölmek ve yaşamak bir tetiği dokunduğun anda kurşunun hareketlenmesi kadar kısa bir dilimde saklıdır
ve aslolan uzun yada kısa da olsa yaşamak hissetmek ve anlamak gerek
özlüydü şiir ve tabiki de şiirdi
tebrikler şair