Karanlığın Ardındaçıplak ayakları değiyor geceden yüreğime soğuk kesen hasretinin mimozalara sinmiş şehrin ikrarında har yanar karanlığın uç vermeyen renginde yalnızlık gizli gizli konuşuyor menekşeler tahta bavulundan yere saçılan ihanetini yağmur yağıyordu aylardan mayıstı sen derin uykuların döşeğindeydin sokak lambaları meramından kararsızdı ışık vermiyordu kalleşliğine topuklarının kaldırım taşları sökülüyordu ciğerinden duvarlarımda sızlayan izleri gidişinin -ay tutuk günahının hicabında üşüyor bak gölgede hâlâ titriyor güneş ıslak gözlerinde denizlerin sabahlar serçelerin senfonisi suskun gülün kanayan dudağında göğün bakıra dargın sinesinde sancı güvercinlerin kanatlarında ağırlığı düşlerimden kaçırdığın kirpiklerinin- yağmur yağıyordu şehrin ihtiyar kaldırımlarına dün akşam menekşeler konuşurken duydum dönmüşsün öylece bakmışsın evimin çivit mavisi penceresine yaklaşmışsın saçaklarımda ağır yaralı güvercinler üşüşmüşler yüzüne yırtık bir çorabın kızıl ağına takılmış ayakların düşmüşsün çınlayan titreşimlerine sirenlerin mimozalar söylerken rüzgâra yıldızlardan utanç yağmış yüzüne ay günahını çalmış ayak uçlarına boynunu büküp kaybolmuşsun dipsiz kuytularında vaktin tek bir söz söyleyemeden kovmuşlar seni buralardan oysa benim söyleyecek bir çift sözüm var sana ey sevgili karanlıkta kalmış yüreğimin sancısında şafak var! ’’Yarpuz edebiyat sayı 25’’ |
Gönül den kutlarım şairem...Kocaman sevgiler güzel şiir yüreğinize...)