Beyaz ÇığlıkŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Mahsuni Şerif’in Merdo Türküsüne ithafen yazılmıştır...Merdo Bozyer Köyün’den çok sevdiği bir arkadaşıdır.Kan davasından köyünü terketmiştir.Fakat köyünü çok özlemiştir.Uzun yılllar memeleket hasreti çekmektedir.Ve Mahsuni Şerif ile mektuplaşırlar.Kendisine dönmemesini tembihleyen Mahsuni’yi dinlemez memleketine gelmeye karar verir.Mmeleketine geleceğini haber alan hasımları tarafından Pınar Başında pusuya düşürülür ve öldürülür.Bu haberi Mahsuni’ye söyleyemezler köye gel diye kendisini çağırırlar.Mahsuni arkadaşının öldürüldüğünü orada öğrenir..Bir diğer Hikaye ise Merdo’nun bir kıza sevdalandığı fakat kızı köyün zengin bir yaşlısına veririler.Kızın Merdo’yu çok sevdiğini öğrenen yaşlı adam.Kıza dokunmaz kızın Pınar başında Merdo’yla buluşabileceğini söyler.Ve kızı kimsenin görmemesi bilmemesi konusunda tembihler.Ben ölünce evlenirsiniz der.Bunun üzerine kız Merdo’yla pınar başında buluşur.Bir müddet sonra onları gören kötü niyetli insanlar yaşlı adamı galeyana getirip namusunu temizle diye zorlarlar.Ve Pınar Başına sevdiğini görmek için gelen Merdo’yu pusuya düşürüp vururlar...Bu ikinci hikayenin doğruluğu kesinleşmemiştir.Ancak ilk hikayenin doğru olduğu yönünde bilgiler vardır...
yorgun çıplak ve durgun dalgalardan devrilen bakışlarınız elasında haylaz bir huzur bırakırdı içime güneş saçardı ışık , tutulduğum akımlarınızda sürrealist dokunuşlarınız kirpikleriniz bandıkça menevişlerine pınarlarımın çağlayanlarımdan fışkırır bir masun olurdunuz sarhoşluğumda bilseniz nasıl hastaydınız sıcağıma tutulur açık seçik şarkılardan sabahlarıma sızardınız kollarımızda sırılsıklam akşamlı şuh şakrak ebemkuşağı kaçamakları renk çalardı düş pırıltısından gözlerinizin kıskanırdım yere çalacak gibi olurdum ki tutup saçlarından utanmadan tan gelirdi göbeğinde tanecikleriyle salınarak geçerdi üzerimizden budala halhallar kokunuzda tütsülenir zavallı şuurum lavanta ekerdi tuvalinize işmarımı yolardım fırçanıza heybetinizle dolaşırken öylesi şımarırdı körfezler yosunlanır köklerinize iyotlu polencikler sağardı şakındı baharlar yaz eteğini yatağınızda unutmuştu mayıs arsızdı ya da biz hala körpeydik boşaldık suyumuzda mevsime vurulduk yirmi üç yaşında bir aralık sancısıydı boşluklarımıza ayrılığı doğrayan tüm bu yaşanılanlardan tende harelenenlerden canım efendim soluğunuz ininceye değin yıldızlarıma size , beyaz çığlıklarımdan maviliklerinize salacağım sonsuz bir sessizlik sakladım yüreğinizi içtiğim yüreğimde bir çift kanat sesinde çırpınıyor! ’’Tmolos edebiyat sayı ;81’’ |