Tırtar / Er
yarım kalsın rüyaların,
bırak yarım kalsın ama düşleriniz yarım kalmasın için erken kalkıp, yol almalısın tarlada bir çizi açmalı bir fidana daha su vermelisin dalından koparıp yemelisin meyveyi hazzını alıp, duymalısın lezzeti iştahla yudumlamalı; suyu dalında sevmelisin tomurcuğu gönlünce çalışıp, yorulmalısın güleç selamlamalısın günaydın insanlar, günaydın horozlar, ..... ağustos böcekleri uyanmadan daha tarlada işe koyulmalısın toprağı tohumlamalısın günaydın kuşlar böcekler kuzular çocuklar bütün güzellikler iştahla sarılmalı işlere yarınlar için umutlar yeşertmeli yarınları kurtarmalısın baban gibi hemen şimdi uyanmalısın kalkmalı tarlaya tohuma suya çapaya çabaya günaydın.................. bir sana anlattım geceler boyu köydekileri yollar boyu çocukluğumu özlemlerimi baharda çiğdemi, kuzuları, oğlakları topladığımız kır çiçeklerini deve tabanı, topalak, kuzu kulağı dağ mürdümeğini nadasta çızıya düşen, koca öküzü ansızın gürleyen gökyüzünü kara toprakta boy veren yeşil başakların kuraklıkta evinsiz kaldığını çıkılan yağmur dualarını çağlayı, ahlatı, alıcı, dağ eriğini ova yolunda eşeklerin susadığını yoldaşlarla edilen yarenlikleri yazın derelerin akmadığını gün doğmadan tarlaya varan yolmacıları testili heybenin ıslandığını yığına saklandığını sarp yollarda aşan sap kağnılarının iki belikte ancak kaldırıldığını orağı, beldenatı, dirgeni, yabayı düvenle kaçan sakındıraklı atları tınazların yelin esmesini beklediğini ovaya gidenlerin bereket dilediklerini suyu soğuk tutan yeni toprak testiyi kalaylı tastan suya kananların, uzattığı bostanın özenen kese yoğurduna çentildiğini öğünde sabah erkenden pişmiş bulgur aşını salatadaki haşlanmış yumurta, gumpir, bostan, pıransa, cırt firengi ayrana doğranan ekmek kırıntılarını ayran tasını iki elle kavrayıp bir dikişte içmeyi gene de içimizin yandığını içimizin ilk oğlak-kuzu güderken yanmaya başladığını akranımız, güzel ve zengin kızlarının yakışıklı zengin oğlanlarınca paylaşıldığını açtığımız papatya fallarını kızların düşlerinin çalışkanlardan yanalığını sevdiklerimizin birer birer gelin olduğunu oysa bizim ilk sevdalarımızı çoktan unuttuğumuzu hatta onun havaslığımızdan hiç haberi olmadığını daha yeni-yetmelikte çocukluktan kurtulma, delikanlı olma mücadelemizi ve illa birisine havas olmak mecburiyetimizi hiç verilmeyen içten gelmeyen, hatta yazılmayan, aşk mektuplarını farkına varılmayanlarca bile, farkımıza varmadığını anlatmak istediğimi, anladığınızı, anladığımı, anladığınızı anladım… dinledim, anlattıklarımı gayet candan palavralarıma inandım kendime kandım kandırıldım kendim tarafından yaşadıklarımı, hülyalarımı geceler yollar boyu yaşadım güzel hatıratımı sil baştan şimdi köyde olmak vardı toprak donunu salmış sabahın ayazı birazdan ımışmakta cemreler düşmekte çayırlar mahmur koyunları beklemekte kuzular muhkem avlularda çalı diplerinde ordan buradan gülümsemekte çiğdemler hatılından taşmakta kurnalar çeşmelerin çok yukarılarında karasulaklar domurmakta göçmen kuşların gelmesine daha var Kocadağ da kuza saklanmakta kar içimde köyde olmak sevinci köyde bahar şimdi köyde olmak vardı aslında köyde olmak vardı! DİPNOT sakındırak: sakınmasına, ürkmesine, süt vermesine mani olabilecek şeyleri gidermek etmek için kullanılan aletler ımışmak: soğukluğu gitmek, çok az ılımak, ısınmak, canı kaçmak, |
Kocadağ'da kuza saklanmakta kar
İçimde köyde olmak sevinci
Köyde bahar
Şimdi köyde olmak vardı aslında
Köyde olmak vardı!
Kuzularla baş başa eğilsem pınara ben
Ne güzel olurdu o zaman
Bir şiirimde
Anam erkenden kalkıp, demlese dağ çayını
Arkasından bakraca, sağsa inek, koyunu
Gün doğunca tarlalar, andırır toy, düğünü
Orakla ekin biçer, çekilmem kenara ben
Buğdayı seklem eder, yüklerdim semere ben
Köyde günlük hayata, çabucak alışırdım
Zorluğa göğüs gerer, var güçle çalışırdım
İmeceyle herkesin, derdini bölüşürdüm
Giyerdim çarığımı, başıma da bere ben
Şikâyet etmezdim hiç, batsam kızıl tere ben
Toplanırdık her gece, bir evde seve seve
Tadı güzel olurdu, gezmenin evden eve
Gecenin bir vaktinde, kalınca karanlığa
Fener diye tutardım, elimde bir çıra ben
Bedirik’li gecede, bayılırdım şor’a ben
demiştim.
Atatürk yaşasaydı kesin;
İstikbal Köylerdedir derdi herhalde İstikbal Göklerdedir yerine.
Yüreğinize sağlık hocam.