Vây!
Şu âhiret denen nâs’ın anayurdunu
Sezdiysen ne âlâ, sezmediysen vây! Takvânın oraya "yeşil kart" olduğunu Bildiysen ne âlâ, bilmediysen vây! Yaratandan ötürü yaratılana Bir sofra sermek gerek acıkana Uygunca bi-ismi ALLAH düstûruna Verdiysen ne âlâ, vermediysen vây! Vuslata ermek için yegâne istinadgâhını Mağfiret için kulundan istediği istirhamını Aşkın derûnî hislerini coşturan gözyaşını Döktüysen ne âlâ, dökmesiysen vây! Nâdanlıktan gelir ne gelirse insana Rahmet olsun düzene; lânet, bozana Öğüdü vermeli alana, kulağında kalana Aldıysan ne âlâ, almadıysan vây! Çiği olan gocunsun çöreğinde. Azîz olunmaz, başkasının vebâlinde Akıl bir attır, dizgini ârifin elinde Tuttuysan ne âlâ, tutmadıysan vây! Irz ehlinin feneri, yüreğindedir hüneri Ecel; ne bir adım ileri, ne bir adım geri Elzemdir, kulun nefsi tanzîm etmesi Ettiysen ne âlâ, etmediysen vây! Teftin bulunmaz ehli irfan meclisinde Fitneyi tutuşturan, kendi de yanar içinde Dalı mı kesilir ağacın, gölgelendiğin dibinde Anladıysan ne âlâ, anlamadıysan vây! Âşık olmayınca dolu içilmez Kapıdan girmeyince dibe geçilmez, Yılan dahi doğrulmayınca deliğine girmez Doğrulduysan ne âlâ, doğrulmadıysan vây! Kalbi selîmdir, her işin temeli Namaz da bilesin dînin direği Mü’min’i, mîrac’a götürecek bineği Bindiysen ne âlâ, binmediysen vây! Adâlet kaya gibidir, namazdan da ileri Merhamet dersen, ondan değil hiç geri Aklın kıtsa, yok mudur burnun’ delikleri Kokladıysan ne âlâ, koklamadıysan vây! Her zerrede mevcût hikmetleri Hazreti insanın içindeki gerçekleri Arşa muntazâman yayılmış âyetleri Okuduysan ne âlâ, okumadıysan vây! Ey nâs! Sen seni bil, seni Okumaktır en iyisi kendini Derûnî, demiştir diyeceğini, Duyduysan ne âlâ, duymadıysan vây! |