3
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
1968
Okunma

Derviş Tarlası
o sene böyük o(ğ)lan
mekdaba başladıydı
herkeşden önşe sökdü okumayı
nektip yazmayı
ö(ğ)retmen ilk bizim o(ğ)lana gordelle dakdı
Derviş’in o(ğ)lanları ğibi
okudacan evel Allah’ın izniyne
gücümün yettiğince
söz vahtında açılı derler
gene böyle biğün
Derviş o(ğ)lanlarına para yollayca(ğı)mış
“-ırafık ” dedi
“ele ğetmesin
Arpalıgdahı tek dölümü sana vereyin
el bin verce(ği)miş
möhüm deği
sana beşyüz” dedi
beş yüz mü
bedafa valla..
içim gediyo emme
nerde len ben de o gadak gayme
töbossun iki çay param yok cebimde
bi epap masama ğeli de
çay ısmarlamak mezbur olu(r) deye
gorku bokuma
gayfaya ğedemeyon aslında
Derviş abey gula(ğı)ma eğildi
“-yarısını vere go,
kendini sıkma
gerisini ‘harman verese ’
elmi(si)n boba
golay ederiz garışma”
……….
“-sen hinci bana bi elli lira vere gorsun
maksat ‘adı belli ossun’
hani, sağdan soldan
olmadık birinin ağzına sakız
olmayalım
aldık-verdik iş bitti gabilinden
senin anlaycağın
get tarlayı sür, nadas et, sonura ikile
içinde döğnen
geçen sene tersledim,
zati adı üsdünde arpalık,
şükür tarla bitek
kelek ek,
sovan dik bi köşesine,
nenecen sen beni dinne
gerisine garışma
pişman olmazsın valla
üst yannın dabanı bireş yukadır emme
ossun varsın, zararı yok orayı da çevrikle
bi ğözel tersle
çöregotu, ısmanak, sovan, malır , tere
evelallah boba!
aklına ne ğeli(r)se
köyde harımı olmayan bi sensin
a gapberif;
iki ğün sonura boban ayırıvısa
ya(h)ut da bobayın başına bişiy gelse
ölüm hak demiş,
meres halal
emme……….
enişdeler paylaşıvırısa
baka-galırsın valla
herkeş “benin” deye ğezer
elde yoğ avışda yok
ya bende olmalı demiş
ya bana verende
ne var kı sende
ne goycan çoluk-çocun öğüne
ne yeyip-işceğsin
iki ğün sonura dova edersin bana
dediğimi dut da,
getdiğim yoldan getmezsen getme”
…….
“-yoluna can gurban abey, emme
…………”
“-emme ne …”
……..
“-yoğ eğer işine gelmeyosa
“abey sen bana kiyası olma” de!
maksat sende garış el içine
hurda gapı gonşuyuz,
bunca yıllık hukumuz var
çoluk-çocu(ğu)n elin eline bakmasın
ufunetlerini söndür
el sırasına garışırsın
bana dova edersin
gün böğün
evinde besi bakarsın,
arpalığa sürüvürsün
hayat da ters birikdimi
arpalığa döküvürsün
alt yanna fink ek
dedikleyin bi topal geçin olur
grandakı çalıya ba(ğ)layıvırısın
evde kaldımıydı eşşeği çakarsın,
gışın ya(ğ)mır ya(ğ)dımı
dereyi çevirivirisin
çoluk-çocuğun içinde döğnesin
ölüp-ölünceye bana dova etmezsen namerdin
esgiden “-bobam bili” derdim
“-bobalı o(ğ)lanın malı olmaz” deye
ne zaman, nerden bellemişiyisem
bellemişiyin,
bellemeden gedeydim
…
ağşama eve geldim
bobamda bi garış surat
haralda çoluk-çocuk bi kabahat
işledi dedim
ya da avrat….
ya(hut) da anamınan küsüştüler
bobam ne zufraya oturdu,
ne eli ekmeğe ğetti
ne dıkım etti,
ne bi sokum aş yedi
öğüne bakdı durdu,
gerçi ha hiş bişiy de olmasa
mılığı yıkıkdır oldu bitti
emme bu seferki ıhh
bildik bişi deği(l)
ertesi ğün anam taa Çataldepe’ye
çift sürdüğüm yere
“-Hacuu”
“-ekme(ği)ni
unuduvumuşsun ay yavrım” deye
güya bana azzık getirdi
azığı unutduğumdan mı,
değil tabi..
o işin mahanası
valla geşmiş gün he(y)bede azık varıdı haralda
zati kuşluğa kadak nadas etçez
öküzü önümüze katan edip eve getçez
azzık olsa nolu(r)
olmasa nolu(r)
de! deycem,
anam bi elden bi ele
eve ğetmeme hurda ne ğaldı demeden
işi-ğücü burağıp geldiğine ğöre
işin aslı tarla uçu gahırlanmayon desem de yalan
Alla(hı)n bilidiğini gulundan neye saklayan
beri yandan da bu mesele açılsın isdemeyon
geri dönüşü yok
bobamın da mılığını yıkdığı ondan
bellim bellim besbelli
“-gel hurdan iki sunum çomaç ye
öküzler ha ıçcık yayılağaosunnar
öküzleri salıvı da gel hura bi!”
“-hu çızıyı da çıkıvırayın da
geleyin ana” dedim
elinde çomaç peşim sıra ğeldi
ben de mezburen an başına varalagdan
durdum-bekledim tabi
“-me !” dedi
…
“-yavrım bi soluklan
arkandan atlı mı geliyo
olmuşu olca(ğı) üş evlek yer de(ğil) mi
epili bi sonura da
……………
etdi edemedi
“-boban o tarlayı alsın deyo”
dedi
…………
çomacı aldım mı
almadım mı
bilemeyon amma
hurama
boğazıma
daş gibi bişiy oturdu
gatliken geşmeyo
gursağıma
bişiy düğümlendi
solug aldırmayo
yere bakdım
yumruğumu sıktım
gözlerim domur-domur doldu
gözyaşımı görmesin deye
göğe bakdım
o ğedennere
laf garışdırayın deyon
zeynim durdu
öte yannara
bakıyon
gözüm fehmetmeyo
bişiy desem
ne aklıma bişiy geliyo
ne sesim çıkıyo
ne zaman geçiyo
guşağının arasından
dürülü kıyat para çıkardı
“-elli lira”
nassı sevindim..
“-bunu bi veregosun
gerisi Allah Kerim” deyoru, dedi
benden bi ses olmayınca
“-bu da benden” dedi,
“azımı çoğa say”
elimi uzadıp da alamadım
esgerliğini etmiş,
çoluk-çocuğa garışmış
eşşek gadar adam
bi ağırıma getti ki
“önümüz yaz, irkildiriz
yağı-yoğurdu
yımırtası, yunu
arpası-buydayı, payamı dedikleyin
olu(r) ğeder.. gafana dakma
bize zembilinen mi indi sanıyon
üsdünü de(n)kleriz
olmadı bi belik geçiyi
canavar yedi deyviriz
dengeli(r) ğeder
başımıza gelmedik şey mi
iş olaca(ğı)na varı(r)
heş gorkma evelallah” dedi
…
mümkünatı yoğudu
elimi uzadıp da elime alamadım
ponturumun cebine sokuvudu
desdenin yarısı dışarıda
iki adım atsam düşecek
zaten cep deliğimişdir
garenti..
kim bili kaç yıllık pontur
düğün-bayram esbabıynan
Çataldepeye nadasa getçek değiliz ya
ben öylecene dineldim galdım
anam dönüvüdü gerisin geri
ardına bakmadan savuşdu ğetdi
ardından bile bakamadım
önşe sevindim de,
…
garib oldum, sonuradan niyeyse
goydukca koydu
içime oturdu
valla bana ‘kabir ezabı’ gibi geldi
“bobam beni gözden çıkarıyo ellelem ”
deyelek düşündüm
Allah var ya
kalbime öyle geldi
sendiredim
neçe sonura kendime gelinşe
pangınotları
bi daa, bi daa saydım
el yordamıynan
saydığımı fark etdirmeden
sanki biri tığlayomuş gibi
sonura bi ta(ha)
bi yirmilik,
altı onluk
dört beşlik
tastamam yüz lira
dürülü,
avcımda sıka sıka
şekli şemali değişmiş
bi tomar
guzu ğibi birbirine keymiş
parra
..!
pangınotları
bi daa, bi daa saydım
yirmi-seksen-yüz
len aman eyi say endekini
beş-on-ombeş-yirmi
otuz-kırk-elli-atmış-yetmiş-seksen-yüz
hakkadten yüzümüş
o zamana gadak öyle bi para mı gördük
dinine yandımın ne bilecen
anam sandığı aşdı saydırdıysa ne ala
gala ğalmışıyın demek ki
dizlerimin bağı çözülmüş
olduğum yere çökmüş
galagalmışıyın
ne zaman saban yan yatmış
ne ğadar zaman geşmiş bilimi(yi)n
ne ğadar a(ğ)lamışıyın
ne ğadar zaman öylece galmışıyın
farkında değilin
siğim-siğim yaş boşanmış gözlerimden
bakdım anam da
Dıngıdığın Bağının yandan gedip-geder
demek bi sahattan fazla olmuş
derkene Cıngıdık Koyağını aşıvıdı
silkindim,
gedeyin deye yeltendim
narasın
dizlerim dutmayo
nassı uyuşmuş
töbossun ayaklarımın üsdüne basamadım
nası(l) sızılayo
Gucur’a sesleneyin dedim
sesim çıkmayo
“-Halil Emmiii!” deyelekden
bi da seslendim
duralakdan seninki
“-eyyy!” dedi
“-benim öküzleri edavatları alağel” dedim
“-noldu len hayrola, bişiy mi var” dedi
el salladım irenk vermedim
“-anan neye ğelmiş”
duymazçadan geldim
Allah var ya dönüp bakmadım
dabanları yağladığım gibi
…
bahara ikile
alt tarafa fink
üst tarafa kelek
gıranlara gabak
bi köşeye sovan, çörek otu
marıl, tere,
emme ille gıranlara payam
haddizatında cümle gapısına diş payamı
ve de çi(f)t işli çatal payam
Karşıbağdakı ğibi
ertesi sene zırat arpası
bi köşeye fink, nadasa bırakma
işin mi var a gapbecik
her sene tersle,
Garadepeden daş getir,
etirafını bi ğözel çevrikle
çalıdan bol ne var len
envayı çeşit nasiplen
dört bi yanını çevrikle
çelenle
sıpalar eşşe(ği)nen getsin sulasın
pıransa bile etişdir valla
gevrek gevrek
göm topra(ğ)a, gışın ye!
alt yanna,
çalının gıyıcığına da bi ayakyolu
ben öyle eller gibi köye ğarşı
çönüvürüp ,
çömüdüvürüpde , çöğdüremen
neyimiş de
üs yannı ıccık yukaymış,
umrumda deği(l), valla
dün bu da yoğudu ya
vardır onda da bi hayır
zaba(hı)n ayazıynan varıvı eşele bi gırana
altdakı yuka yer ya kirsdir ya gayadır,
kirsise ondan golay ne var,
sırtınına çek meraya
Deli Azizin ettiği gibi,
hurdan al, hura at,
toprağı değişdir,
olmadı ters at
başga bi meşgalen,
ters atcak başga bi yerin mi var
gayaysa daha ondan golay ne var,
biz devlet gibi
dinamit lokumuynan gümletcek değiliz ya
etirafını aç,
dayan çıtıraklı çalıyı götüne,
eyicene yak
iki helke su at,
vur balyozu depesine,
dayan küssüğü
bi de su çıkıyomu
dah dee imanııım,
anasına satayın
yan gel yat
keyfine bak
olu mu olu(r)
ulen felek ahir vakıt
yüzümüze güler mi güler
yaz-gış içinden çıkma, böcelen dur
bi gıranına gamış bi tol
akşam serinliğinde dama ser döşşeği
püfül püfül eser
esintide sivsisinek ne gezer
yanı başında goyun sürüsü mü var ki
bit-pire olsun
işde asıl o zaman gel keyfim gel
Aliciğin Güneyinin eteğini cennete çevirdiği gibi
emme valla benim garı,
keleğinen, gabağınan
adım atcak yer gomaz gari
netsin zavallı,
bencileyin,
ömrü hayatında hiş bişiy sahabı olmamış,
el içine çıkmamış,
adam yerine gonmamış,
benin deye gasalmamış ki
ben daa tarlayı almadan
tarlanın başına varmadan
guyuyu ğazdım
domatizleri gızartdım dura-ğodum şora
o iki gabak ekmiş çok mu
ek len garı avradını ..keyin
aklına geleni,
eline ğeçen tohumu
zebzeyi
yalınız ki
meyva vermeyen ağacı
yenmeyen otu
çiftliğime ayak basdırman
hinci sana “sensin” dedim miydi
valla başıma gelceği bilip durun
ağan Goca Durmuşun ettiği gibi
sen eline ğeçen gülünen ,
göğeriyi yoydurusun
yoydur ..ına ğoyan
ne zaman Pısılı Bucağına vardım
ne fakıt Apdal Deresini dırmandım
ne zaman Garağuzu geşdim
bayır tarladakı armıtlarda
alafalaklar varmıydı
benden gocunup uşdularmıydı
Söğütlüde fasille sulayannar
eşşeklerini duşamışlar mıydı
ne fakıt Söğütlüdereden geşdim
Söğütlü; gurnası yarılcaklayın akıyo muydu
hatıldan daşıyomuydu,
hatılın ayağındakı gerdemenin dadı nasıldır,
hiş çomaç etmedim dadını bilmen
emme hep marağ ederin
öyle ya bunun adı bahar
Dıngıdık Hasançeşmede bahçasındamıydı
Gızılgediği ne zaman aşdım
Gövcelliler su yolunu gene gapatmış mı
Davıllı Çeşmesinden
yüzüme su çarpmadım mı
Davıllı deresi gene çamırmıydı
tünlüdüm mü,
nası ğeşdim
susadımmıydı,
su işdimmiydi
bilmeyon yeminine
emme
………
adımlarım ömrü hayatımda bu ğadar aralı
fızlı ve pretik olmamışdır..
ayaklarımın altında toprak yanıyo,
ayaklarım sızım sızım sızlayo
hava demişsin cayır cayır yanıyo
ter dırna(ğı)mdan çıkmış,
sırtımdan boşanıyo oluk-oluk
annımdan gözlerime siğim-siğim
yana(ğı)mdan çeneme yol yol
sırtımı çıkarıpda sıksan
şıpır şıpır, ter akacak valla
duyduğum mu var len
ben hala ;
üst tarafa gabak, sovan, çörekotu dikerin
alt tarafa kelek emme iki cızı da olsa
karpız derdindeyin
yuka yerdeki kayanın dibinde guyu
bi de alt yandakı toncun içine ayakyolu,
ille de bi ırbık su
…
bilmen ne zaman
Hidayetin Davıllı Sırtını aşmışıyın
ne z(am)an Gölyerine varıvımışıyın
o gedennerde çift süren
nadas ikileyen
nohut-mercimek
kelek eken
varmıydı
sürülen yerlerde
Gölyerinde le(y)lekler var mıydı
le(y)lekler gelmişmiydi..
Gölyerinin çamır deryasının neresinden geşdim,
Gavır Ali tepseren yerleri sürmüş mü
batakda birikinti var mıydı öküz işcek gadak da olsa
farkında değilin
emme para hala avcımda
terden ıslanmış
sımsıkı dutuyon
bakdım Derviş çifti boşlamış da
öküzleri önüne gatıp batı(r)
ta oraya bağırsam sesim etişip etişmeceğini
çıkıp-çıkmacanı bilmeyon, Allahı var
farkıma varınşa, birez ağırdan aldı
Kırmızı Gediği aşıvısa göremeyceğimişiyin
olcağ oldu mu
işde Allahın onarcağı
soluğum daşdı
kendimden geşmişiyin
har soluk yanına vardım
hiş bişiy demeden
….
zati bişiy deycek takadım da yok
a(ğ)zım, dilim-dama(ğı)m gurumuş
kaş çeşmeden geşdin a gapberif
insan bi hapaz su çalma mı yüzüne,
bi avış,
olmadı,
höyle gurnaya yanaşıp ganasıya
lıkır lıkır, soluksuz galasıya
su işmemi
soluk-soluğa
desdeyi uzatdım
avcımda sıka-sıka
birbirine ğeşmiş
dürülü para
ayakda duracak halım yok
bi bana bakdı,
bi paraya;
“-dengeltdin mi demek”
“-hı hım”
“-Bismillah” dedi
cebine sokdu desdeyi
..
“-gusura gamla epap!
valla üsdüme farz oldu,
bakdım senin suya sabına dokancağın
elini yüzünü yüyce(ği)n yok
daş atcan da golum mu yorulacak
a gapberif..
ben İbrem Emmiynen gonuşuvuduydum me(v)zuyu
gel burayı o(ğ)luna alıvı dedim
elli liran yok mu
eyi etmemişmiyin,”
?
böğez ben gasalalak,
bi ‘sevindirik delisi ’ çocuk gibi
“abey” dedim
“-enki yüz lira”
cebinden çıkarıp saydı
“-ana valla..
bana ilazım olan elli lira ağa
zati öyle gavilleşmedik mi” dedi
elli lirayı geriye uzattı,
“-ı ıh” dedim
“-“abi ben düşürün, harcarın
nası olsa sana borcumuz yok mu
bi an evel ödensin”
elime zorunan dutuşdurdu
..
“-bu parayı har vurup harman savırma
yelinen gelen,
seline geder valla
sermiya yap kendine ağa” dedi
ne sermiyası len
o ğüne gadar kepiciden başga
satlıkcı görmemişiyiz
üş guruşluk bişiy alıp satmamışıyız
bazarda babıç ağzı görmemişiyiz
elifi görmüş deynek demişiyiz
sermiya deye
bi etek dolusu para döküvüseler önümüze
bön-bön bakarız
en fazla onar-onar sayarız
onuda nerden biliyon
coga oynarkana daşları beşer cızıyoz ya
aklıma bi hinnik geldi
“kaş daş var” deye
önşe gafadan saydım
ikisi on, ikisi on..
“kaş daş olduğunu” bilene çay
kim (v)mar bahsına
yalınız ki bu hinniklerde Goziro(ğ)lunun üsdüne yokdur valla
az çayımızı işmedi hin
emme şenlendiridi ortalığı
da! Allah razi olsun
bi deği bin kere gene de önüme düşüvüdü
hinci Allahı var kendi yok
“-guzu al” dedi
…
“-guzu”
“-gatıvı o(ğ)lanın öğüne
güze döndümüydü
üçe aldığıyın bahası beş olu”
dediği gibi ağa valla len
ikişer buçukdan ondokuz baş
körpe ğuzu aldım
evdekinnerinen barabar yirmialtı
çok geşmedi,
biğün Tollardan Yüz’de
payam çırpmışlarda, yerin de
guzu güdüp duruy(or)un
bi bakdım
senin Leyleğoğluynan Çöllüyü
yanına ğatmış,
Derviş
yanlarında cambaz Topal Gasap
gurbanönü ğuzu toplayomuş
valla ben “ona-onbeşe bi versek hayırlısıyınan”
deyip duruyon içimden
algıdan vergiden,
fiyetden, ederden,
maliyetden habarım mı var
öyle ya guzuya saydığımız belli
bize ğöre de maliyet o
gerisi cabadan
dolaşdırdı geldi o(ğ)lan
gır-bayır da ot yedirdi,
çeşme yalağından su içirdi
yani hepiciği bedafa
goya bizden bişiy çıkmadı ya
nadaslar, tarla anları
armıt yapra(ğı), balamıt dalı
nadasdan, yolmadan geliyokan,
he(y)beye basıp geldiğim ot
aldığım tarladan yolup geldiğim fink
Güneyiden pelit, gara arpa gırması
mübarekler de nassı,
o(ğ)lanın elinden yerlerdi
peşinden gederlerdi
kelek kökeni,
payam gabığı
yığınyeri,
nohut tarlası
güze döndürdük derken baya semirdiler
Allah var cıbırı-mıbırı galmadı
yüze güldüler
Topal Gasap birez de ona aldandı
Deviş benden yana oldu
Leyleğoğlu ondan
gıyasıya bi bazaralık ettiler ki
köyü alıp satıyollarımış gibi
Çöllü bile bu işe şaşdı ğaldı
“anan yaşı-boban yaşı
sür aşşa, çık yokarı”
üş milim benden,
beş milim ondan
bi guzuyu gurbanlık ayırdım
yimbeşini üst-üsde
dörtyüzsekizene
bil lira da oğlana ‘çobansalık ’
bedavaya geldi bizim gurbanlık
ilk iş, Derviş’e borcumu saydım
“-valla alman len,
el ne der” dedi
sana alıcı getirdiysek
“-benim paramı ver” demek mi
“-abi” dedim
“-Allah senden irazi olsun
pangaya fayıza mı goyacan” dedim
“-bende durcağına sende dursun
valla çar-çur ederin(m)”
yemin billah zorunan
“-sende dursun,
velev ki ilazım olusa
uzak yer deği(l) ya,
mezburum
gene senin gapıyı deşirecez
başga kimimiz var” dedim
gara zorunan cebine goyuvudum
da!
Allah bereket versin,
otuz lira kar kaldı
kuzu yunundan keçe-kepenek cabası
bedafaya geldi “Derviş Tarlası”
i(l)k diba o sene gurban kesdik
hemi de böyleynen
mühledinden önşe
arpalığın borcunu da ödedik
Alla(hı)ma bi deği, bin şükür,
bizim de dikili bi ağacımız oldu
Derviş Abiye teşekkür
tabi Leyleğoğluna da
deycem
tecaretdeyimiş ırızgın onda dokuzu
dadını öğrendik
el sırasına girdik
böyleynen Hacı Ağanızda
gonu-gonşu sırasında
mükellef oldu”
“-o ğece zabbaha gadak
yok huyudu,
yok buyudu
bundan sonura bu işin tecaretine soyunacaz”
öğüme ğelene
bende akıl vermeye başladım
mangalda kül gomamasına
amma
başka bişiy bilmeyoz kine
“-guzu alın guzu”
kim biriydi valla
“-sus len” dedi
“-herkeş guzu alı(r i)sa”
biz guzuyu kimden alacaz
a gapberif
imecenin ora(ğı)nı saklama
ibadet de gizli
gabahatta
ertesi seneye guzu goyundan bahalı
bıldır , satdığımız fiyete alamadık tabi
bizim mali hülle de böyleynen yatdı
herkeş guzu besledi,
alıcı geldi emme dediğimiz fiyete veremedik
ileşberlikte galmaya ahdetdik!”
DİPNOT
gordelle: kurdela, başarı göstergesi
ırafık/refik: arkadaş, dost
gayme / kaime : para,
harman verese(veresiye)si: hasat sonu ödemeli alış veriş
döğnemek: olmak, gönenmek, gelişmek
bitek: verimli, mümbit,
yuka: yufka, az kalınlıktaki tabaka, verimli toprak az, biraz altı kaya anlamında
malır : marıl, marul
ufunet: (yiyeceklerle ilgili) can istenen, açlık duyulan, can sıkan, sıkıntı veren şey
ufuneti def etmek: açlığı yatıştırmak,
belki de açlıktan doğan ağız kokusu
ufunet: kokuşmuş, derin yara, yoğun rahatsız edici pis koku
fink: fiğ
ölüp-ölünceye: son nefesine kadar,
bellemek: öğrenmek, ilke edinmek
burada kastedilen: ömrümün sonuna kadar böyle şeye inanmasaydım, ilke edinmeseydim vs
sokum : lokma, yemek için bir defada ağza alınan yiyecek, sunum
azık /azzık: ev dışında öğün için hazırlanan yiyecek, azzık
yayıltma : (sürüyü) yaymak, otlatmak, gütmek, otarmak
me: al, buyur, tut
irkiltmek: biriktirmek
irkilmek: şaşıra kalmak,
pontur: potur, pantolon
esbap : esvap, giysi, giyecek, giyim kuşam
ellelem / elle-lem : (Allah-ü alem : alemlerin Rabbi)Allaha malum ya, Allah bilir ya,galiba, herhalde.
sendiremek: sendelemek, şaşırmak, düşecek gibi olmak, dengesini kaybetmek
birbirine keymiş / birbirine giymiş / birbirine girmiş : aralarında boşluk kalmaksızın birbirine sokulmuş, adeta dürülü
edavat: belli bir konuyu ilgilendiren aletler
diş payamı: dişle de kırıla bilen ince kabuklu badem
çevriklemek: çevresini (taşduvarla) belirlemek, hudutlarını (tamamen)çizmek
gevrek: kırılgan, kıtır kıtır
ayakyolu: hela, yüznumara, tuvalet
çönüvermek / çönmek : kısa bir süreliğine çömelmek
çömüvermek: çömelivermek
çöğdürmek: işemek, su dökmek, tiğdirmek
kirs : topraklaşamamış, taşlaşamamış kitle
böcelenmek: amaçlı-amaçsız dönüp durmak, dolaşmak, uğraşmak, çabalamak
gül diye açan her çiçek kasdedilmektedir (bahçagülü, arıgülü, arifgülü, peynirgülü)
yoydurmak: bitkiler için başkasının gelişmesini, hayat bulmasını, engellemek, onu ordan yok etmek,
yoyulmak : bozulmak, heba olmak, boşa gitmek
gerdeme: çok sulak yerde biten arsız bir ot, yeşillik
dengeltmek: ayarlamak, tamamlamak
böğez / buğez: bu kez, bu defa
sevindirik delisi: sevincinden ne yapacağını şaşırmış, beklemediği bir nimete kavuştuğundan kendinden geçmiş
enki/endeki: o, elindeki,
seemiya : sermaye, ticaret için gerekli para
satlıkcı : satıcı, pazarcı
babıç: pabuç, papba, ayakkabı
bön: görmemiş, bilmeyen, gözü açılmadık
bahsına : bahisine, tutuşmaca, ütmece, yenişmece,
hahis tutuşmak : iddia, iddiasında haklı çıkanın kazançlı çıktığı oyun, rekabet
ortalık : ortam, orta yer, meydan, arayer
baş: adet
körpe: taze, henüz daha olgunlaşmamış, gelişmemiş, büyümemiş, ama hemen arefesinde, yakında olgunlaşmış olacak
cambaz: hayvan alıp satan
cıbır: zayıf, sıska, (hastalıklı/takatsız)
çobansalık: satılan hayvanı güden çobana alıcı tarafından verilen bahşiş (büyük baş hayvanın başındaki ipe karşılık)
deşirmek: devşirmek, toplamak
kapıyı devşirmek: kapıya varmak, kapıyı çalmak, istemeye varmak
gara zor / kara zor : zorun zoru, ısrarlı zorlama
bıldır: geçen yıl, bu yoldan önceki yıl
AÇIKLAMA
resimdeki en son ufukta görülen tarlalar (Çatal Tepe)dan, gelinen mesafe Davullu Bayırı, daha çok var satıcıya ulaşmaya..
Resim için Sn nuri Öztürk’e teşekkürler.
resimdeki yol 90’larda açılan Aziz Saint Paole (Sen Pol) Yolu olarak Antalya Demre’den Yalvaç Antiochea’ya (Küçük Antakya) giden yoldur.
5.0
100% (5)