Tırtar / Bereket
Bereket
bi ğün önşeden ilaşladım, ayıklanmış tohumu bizimki ağşamdan hazırladı hacatları er vakıt da eşeğin semerine sardım sabanı, boyunduruğu zabahın seherinde, yollarda bi ben varın(m) bozeşşeğin yuları elimde öküzleri de katmışıyın öğüme “Güçcük Bosti” bizden yarım dölüm ilerde bi sağa gediyo bi sola çalı diplerinde ne buluyosa ziyaret etmedik makam gomayo valla bi(r) de dutdurmuşuyun “çilenger atdım bağa vardı değdi yaprağa gız ben seni almazsam girmem gara toprağa” deye, deme! emme başka yok hepiciği bu gadag işde “çilenger atdım bağa vardı değdi yaprağa” işinize gelise, bu çilenger de ne demeğise ve yaut da neye atılıyosa bağa amaan canım sankı bana ne “gedip değmiş yaprağa.” değse de değmese de değmen keyfime te bobam te! ho oğlum ho! gün yalayıp ıslatmadan çimlerdeki kırağıyı daha doo(ğ)ru Daşınbaşındahı bayır tarlaya eşe(ği)n dengini endirip, bi ğözel duşadım düzende meraya saman torbasını da geçirividim başına sürüvüdüm anbaşına, öküzler yayılalak geliyollar taha bayırda alt tarafı üç evleklik tohum yarım şinik gadar buyday aldım altı deri kaplı kalbura zaba(hı)n acı ayazında taa ciğerimin dibinden; bi besmele çekdim, “ya bislmillah” derin bi soluk taha çekersin ciğerlerine sopsovuk olsa da, bi hapaz dene avışladın mı ha bobam ha! de oğlum de sol elininen bi gavrarsın gasnağı emme barnaklarım buyuyo valla sağ elimde bi hapaz daha fıcıttım bir o yanna bi bu yanna her sağ adımımı atışta her soluk alıp verişde evleğin bi başından öte başına ne sık ne seyrek, milimi milimine, nokdası nokdasına toprağı doyurdum tohuma doy bobam doy saç oğlum saç gel bakalım “deliğannı” Ala’ya ötekine de “yanaş bakayın garaoğlan” öküzleri oğşayalak koşarsın boyunduruğa sabanı bi ziplersin gara toprağa sarı öküzü yolcu etmişin harman sonu o sene onun yerini dutar mı bu kara dana mubarek de üsdelik acemi usül-erkan ne haddine ne ıslık kar eder, ne öğendire ne yalvarma ne söğme esgiden “saarrıı” dedim mi sarım bi gayrete geli(r)di ki şaşarsın vallahi billahi nerde Sarı Öküzüm şimdi nerde bu acemi gara dana bi dam dolusu saman yeycek dee tabi Goca Ala Öküz düştü çızıya, Allah ne verdiyse yüklendi boyunduruğa ne gara dananın yan çızmasına aldırdı,… ne zora ne tarlanın daşına, ne dakmasına , ne mudula “koca oğlan” dedim, sen de olmasan var ya…. bu bayır tarlada imanımızı gevretcek bu gara dana, Allah yardımcımız olsun ya işimiz var bu acemi danayna(n) Hacı gurban ossun sana, Allah boynuna guvat versin dayan bobam dayan ha Ala’m ha! ho oğlum ho! gün deee, doğdum doğacan deyo, ortalık alagızılcana Allah sizi inandırsın çokdaan bi evlek karaladım bayır tarlada an başına varıp bille takkayı höyle bi kaldırdım o sovukta alnımın terini işaret barnağımına sıyırdım onnar dineldikleri yerden soluklanı(r)larıkana bi evlek daa tohum saşdım, galbırı eletmekdenise fıldıradıvıdım garaladığım yere seğidelek pulluğun yanında alıvıdım soluğu elime “tu!” deyip, pulluğun sapına bi ta(ha) sarıldım ha şunda de bunda bi evlek daha an başına varıp bille “ho ha ! goca herif” dedim “ho haa!” “ho ha!” oğlum “ho haa!” önce oğşadım senin gara danayı “ö(ğ)renecen garaolan” dedim “ö(ğ)renecen” bunun lami cimi yook emme ağanı bireş üzecen “ee” dedim olcak gari o gadak zelvelerden saldım öküzleri başlarına geçirividim burçak-fink gırmalı saman torbalarını boz eşşeği kendi fettatına bırakdım he(y)beden azzık çıkı(nı)mı çıkardım üç ekmek arasında kuru-deri peyniri bi de acıkmışıyın ha… hinci bi de çay sovanı olcağdı kii ıçcıcık duz ekele götür dür bobam dür ye oğlum ye ıçcık dinlenivirince üstüme bi ağırlık çöktü kü! terim soğuyuvumuş, hamlamışıyın belli belki de nazar geşdi höyle yokladım yağırnımı, böğrümü , evde olsaydım hindi ne ğözel uyurdum kuru peynir boğazımı aldı , yutkundum bağrımı yumrukladım matıradan su işdim iki yudum cemi cümle damarlarıma gan geldi valla toprakdan gelmişiyiz emme çamırımızda su varya hayatın membaı ne dersen de su bobam su iç oğlum iç su dedim dee….. ırahmet eyi oldu o sene hele birinde, iki ğün iki gece gece-ğündüz hışım gibi yağdı durdu devrisi ğün etdim edemedim Daşınbaşında buluvudum kendimi bereket versin yannamasına sürmüşüyün depeye do(ğ)ru zıylan yerleri öyle de olsa neneyen yarmış endirmiş aşşa do(ğ)ru derken mubarek rahmet bi endi nassı.. sanısın sicim gibi hıfzolayın deye andız ağacının altına ğaşmak aklıma bile ğelmedi, iliklerime ğadar, cımcılık olmuşuyun ıratlayvımışıyın.. yapraklar ıldır ıldır ekinin sulanışını seyrederkene zati yağmırın ıslatmasını bek severin Allah var hinci serde Yörüklük de var hani ertesi ğün burnum uçuklamış, sovuk sovuk terlemişiyin um(u)rumda deği(l) valla ya(ğ)mır deyinçe akan sular duru(r) uruhum duymayoru Allahın niyemeti işde içimden “len valla bu ırahmet daşı bile cücükletiri” deye ğeşdi, yağ bobam yağ ak oğlum ak! gabili olmalı daaa Deli Yakıp’ı bi getirmeli hu ekini bi göstermeli emme bi “mahanası olmalı” durduk yer de zart deye deği bi de deyon içimden “ya nazarı geçerse”, gerçi Allahı var hasit de(ği)ldir emme “sırça sarayı olan sünger daşından sakınır” dedikleyin len ne sakınacan Allahın verdiğini yau Allah herkeşe versin “gargadan gorkan darı ekmez” emme gene de bi afsınnatmalı anama bi neminazım öf bobam öf pöf oğlum pöf Allahı var hinci Yakıp Emmi a(ğ)zına bi dolarsa Yö(v)mül Gıyamete gadar yeter valla bi nam salarız ki yahay “-len olum Hacımemedo(ğ)lunun Daşınbaşında bi buydayı var, gedin de görün bi(h) Allah sizi inandırsın mefrat bişiy gamış sanısınız, hu yaşa ğeldim ömrü hayatımda taha ölee bi başşag görmedim tam bi! garış adam on sene buyday ekmese çoluk-çocu(ğu) yeyceg sıkıntısı çekmez evelallah” tevatür mü, deği emme, gel de annad millete çekemediklerinden “bak bak, Deli Yakıbı hasöz ğötürmüş deee, bilmen netmiş de” öğüne gelen ileri-geri gonuşurlar gari herkeş a(ğ)zına ğeleni söyler, emme elin a(ğ)zı kese deği(l) ki büzcen elim erdikçene kendimi Daşınbaşında buldum, duruyon seyre dalıyon ekini, bak bobam baak gör oğlum gör!! hani ne derler dokuz ayda bi dutam.., bi ayda dokuz dutam ya! işde o hesap deği(l) ne dokuz ne ondokuz tevetür valla insan boyu ekin oldu dabanda bobamın daşlı tarlada o kepir depeyi bile bi görceğniz valla coşdu bu sene Kayasekide buyday çok sürmedi mart-nisan iki buçuk ay gök ekinler boy verdi felek bu sene yüzümüze güldü başşak demişsin bi garış “Şükür Emrine” sütlendi, göllelik derkene gün çalığı gün dönünce altına dönüvüdü mübarek hemi de nassı…. sanısın altın sarısı bobam gulakları çinileyesicenin kosaya gönlü olmazdı boz bayırdan zabah ayazında gevremeden dayandık orağı yol babam yol gül oğlum gül.. deste söykeldi kaldı Bayırtarlada Goca Armıdın dibini açdık bir yandan heybeyi, desdileri davşıdık andız ağacının altından, o(ğ)lana bi çuncak guruvuduk avınsın deye sen sanırsın dilim-damağım gurudu canım çekti, akşamdan ayazda kalan sudan bekleyemedim kuşluğu, garıynan bi sıra türküsü dutturduk ıçcık daa bilmediğimizden keşik sırasına aldırmadan birbirimizin her türküsüne ğatıldık can-ı yürekden “yücedağ başında yanar bi ışıg düşmüşüm peşine olmuşun aşıg ağ-buyday benizli zülfü dolaşık dividim galemim yazarın böyle bi ğözelin derdi var ben de yar ben de işde ben gediyon sen hemen ağla yan ağla dön ağla..” “yücedağ başından endiremedim yönünü yönüme döndüremedim bir ğözeli sevdim gandıramadım dividim galemim yazarın böyle bi ğözelin derdi var ben de yar ben de işde ben gediyon sen hemen ağla yan ağla dön ağla..” söle len garı sööle de bobam de he oğlum hee!!! Allah sa(ğ)lık versin de gerisi golay evelallah, “hu garşı yaylada göş gatar gatar bi ğözelin derdii barımı yakar bu-nayrılık bize ölümden beter geşti dos(t) kervanı eyleme beniii eyleme beni” .. “hu beni benim sevdiğim daşda oturur bi ğözelin derdi beni bitirir bu-nayrılık bize ölümden beter geşti dos(t) kervanı eyleme beniii eyleme beni” Omarağa Tarlasından, Garşıbağdan çekdiğim “çekme” ler nasıl domurmuş topladım sütlerini, sakıza da para mı vercez dabanda taşdan kurtuldum muydu dayandım çekmeli kosayı daşa, dakmaya ildirsem de serdim godum, her taraf kerde, vur babam vur ser oğlum ser!! Allah var ya bi yandan da gözüm Killi Gedikde olur da anamınan bobam yardıma gelir de gönlü olmaz anamın garıynan m(uh)abbetimize gönlü olmaz, bobamın gözü galır gosa anızında gözü ğalır desde yerinde “gurdun-guşun sehimi”ni ayırtmaz asla “len beninen barabar çi(f)t mi sürdüler, tohum mu saşdılar Yaradan Mevla düşünür onnarın ırızgılarını gazansınlar da yesinner boba!” sanki çifti kendi sürüyo gibi .. “yok boba yok” der yok boba yok hak oğlum hak.. cesaretini toplayıp da “-len boba işte onun ırızgınıda içine gatmış senin tarlaya rahmet salmış boklu serçe gedip de ileşbeklik mi edecek” demeye ga(l)ksan işine ğelmez, gonuşdurmaz, domuşur, küser olur a! galbi file gırılır, nenecen değmez valla get bobam get, et oğlum et! görülmüş değil daşlı tarlada gamış gibi ekin her gören inanamayo “-Hacı… buydaya ters vermişsin ” len olum bir elden bir ele bura ters çekilir mi yahut da bura ters çekerken gören var mıymış beni sapa olunşaz kimsenin yolu ordan geşmeyo ya millet ekine bakmaya gelio valla yardım-mardım mahana hinci şişinmeyon desem yalan.. çok geşmedi gorkduğum başıma ğeldi, güççük helkeynen anam ayran getirmiş, içinde bi topak da sedeyağ, burcu burcu tandır ekme(ği) ıscacııık bi elden bi ele, içine ilimemiş zahır “-golay gele, Hacuu golay gele, eyneli çıkın yatın, hinci hu ayran soğur iki yudum için, soluklanın bi” dur yavrım dur.. ver ana ver iç bobam iç uç oğlum uuçç! ıpıl-ıpıl eser, hafif bir gündoğu rüzgarı, bir o yana savırır, bir bu yana yaslar başşakları en eyisi ardıma aldım ülüzgeri inanmazsınız gosayı yamıyo kerdenin ağırlığı var yaa, herkeşin tarlası böyle olsa valla ileşber guduru(r) çok geşmez hinci dalaz alır-gövün yüzüne savuru(r) yel değişdi kerdeyi yeniledim isdikamet Çataldepe çevrilividim, kerde birbirinin üsdüne mezbur benim garı sonrakı kerdenin altından gurtaramayo desdeyi kerdeyi dutduğun yer al sana deste yannardan ortaya an başından an başına yığın uzunnamasına Gundallı işi gibi gayafişi bi ora, bi bura yığın, bi o yığına, bi bu yığına bi o yanna kerde, bi bu yanna desde bir o yana bir bu yana, ortalık serildi ğaldı gözüyün alabildiği yer buyday, gözüyün alabildiği yer başşak, gözüyün alabildiği yer kerde, gözüyün alabildiği yer desde, gözüyün alabildiği yer yığın, yığ bobam yığ hüğ oğlum hüğ çok geşmedi nerdeymiş, bobam çevresine erik çıkılamış bir kaş da armıt, elinde iki zerdeli arkamızda bitividi, belli ki boğazından geşmemiş aldım emme valla nutgum dutuldu, oldum sana bi samıt seninki eliynen yolmaya ğakdı, beceremedi zavallı, gamış gibi ekine hökmü geşmedi elini kesdirdi, emme “hu” demedi “yaa Hacımemedo(ğ)lu” dedim içimden, “kendini ileşber belleyodun de(ğil) mi?” el gosa vursa; “günah, isiraf, bol bulunca bulgur gaynadıyollar” deye olur olmaz laf ederdi.. kimbili(r) bana ne deycek hinci “-vur bakayın Hacı” dedi “vur o(ğ)lum vur” ha bobam ha ha goçum ha! bobam bi “ır” dutduruyo anam beceremese de aşga geliyo “Gozan Dağı çatal mataaall arasında aylan yatar” var ol bobam var.. benim ömrümde senin olsun.. serde genşlik var ga(y)ri kerdeler deste ğibi desdeler çıkla başşak gerneşiyon sonuna gadak vuruyon mu sana dırpanı Allah var daşa ğelmesin deye bireş okardan dutduruyon amma günün annacında yenicekleyin de dişemişiyin gosayı bana mısın demeyo vur babam vur ser oğlum ser, bobam memnin olma mı anam memnin olma mı yığdıkça yığınnarı deste alıyoz valla benim garının arkasında destenin arkası yere değiyo desteyi omuzladı mı, önünü göremeyo zavallı valla yığın yerini fehmetmeden geçip gediyo, şoo yana durup bakışıyoz elbirlik, “len bu andavalı nere ğeder ki” deyye zavallı an başında annayo meraya vardığını gel de gülme gel bobam gel gül oğlum gül öte yannarda goyun çobannarı bekleyipbatı(r), desdeleri galdırıp daa yığını yığıvıralım bi deye bakışıp durular gözleri tarlada desdeyi alalım kiyne güdüvüsünler bi(h)! hazır otu, ayrığı, anızı desde yerlerini haklılar tabi dağda daşta ot mu ğaldı güdülüvücek yer mi var hayvannar gavzınıyo valla hanı koyun can derdinde, gasap et derler ya hinci çoban goyun goyunnar ot derdinde biz de harman gelip de yardım ediviseler de bi an evel biz de düze çıksak emme ordan bi dutam dutuvusalar neneyen aman, şordan sürü zıyana ğirer hemi de canım onnarın da vardır kendilerine ğöre işi ğaydı öle ya ben onnara mı gövendim de ğeldim Alla(hı)n aşgına “canı ğaymağ isdeyen” ya evinde camız besleycek ya da Gundallı camızcıları göze alıp Hatıpadasını boylaycak derken Goyun İrbem’e azık getirivi(er)miş de Haçça Memedi desde alıvıdı ıccık dırmık çekdiğimiz yere sünüyo goyunnar çocuklar bi yandan dırmık çekiyo, deste yerinden başak toplayo nayeti desteyi yığdık, emme mefrat bi yığın oldu, İbrem a(ğa) goyunnarı saldı sanısın bayram ediyollar goyun çanı langır langır langır etdi edemedi “-ulen Hacıı harmanyerine nasıl davşınacak bu” valla bilmem İrbem abey” dedim bereket anam çapıt tüttürdüydü tevatür dersin emme valla yığınnar dam boyu de bobam de ha oğlum ha! gün geldi; sapı sardık, amma ganlı eski, öküzün teki goca gara dana avara anam sağolsun, avsınlayvıdı da, bi de nusga yazdırmış Yakıp Hocaya ne aşırdık, ne de ha deyinşe ganlı boşaldı, bilmen kaş ganlı da getirdik sapı şükür emrine; ne çatmada beygirler döğneyebildi, ne akdarmaynan başa çıkdı akdardık, etişdi yardıma gonu-gonşu, Sedet, Topal Melit, Derviş Emmi, Goziroğlu öküzler boyundurugda, beygirler çatılı mubarekler sapın içinde gayboldu ğetdi sapda döğnerken, gırağı nemerdiyo, yazıyon her zabah erkenden bireş tepseriyo Avısdos gününü yeyince gevreyo emme narasın arapatının tayıynan goca beygir, isanın içi elvermeyo gamçıya bi seneler düğeni gaçırdım da döğdüm bide horsamı alamadımda ondan berri işim ıras getmez, hayvannara meremet etmedim mi onnar da Allahın bi mahlığı Avısdosun ısca(ğı)nın gözünde beygirler neyise de bahar dedi mi ekin, ardından nadas, sapıydı, harmanıydı zavallılar bi de düğende gün boyu dönüyo dön bobam dön yan oğlum yan geşmiş gün beş günde, anca erdirdim harmanı ertesi ğün, gün boyu yığamadım tınazı süpürüp yığmadan daha badası devrisi ikindin geçeni bi “deniz” çıkıvımaz mı, alel-acele savırdım yabaya boş verdim atkıynan fıcıttım (y)okarıya deniz yeline harşı çeci yabaladım bi kerte, bi kerte daha, şişdi golum-ganadım başolcaklayın deği(l) gene etişdiler sağolsunnar Gozir Imız, Sedet, Dervişin çocukları, Sışdı Kazım dene bi yanna, saman bi yanna keklig dıkmağı irenginde, başşak irenginde buyday, bulgurlug valla çeç bobam çeç heç oğlum heç ga(y)ri Allahın emri, çec başında gecelenme mi elayak döğnemeden, ısca(ğı) yemeden sabbahınan gözerledim, çocuklar çuval aşdı göz kararı doldurdum sıraladım çuvalları iki çuval Derviş Emmiye tohumluk değişividim attık ganlıya, iki kanlıda eve eletdim sırtladığım ğibi; güpürdümünen çıkdım merdimenneri hüğdüm serpini, sıraladım hararları menevşeye, Topal Fadimeye bulgurluk değişividim goca bi ğünde deneyi, iki ğünde de anca samanı çek bobam çek at oğlum at badası çocuklar süpürsün savırsın evde boş çul-çuval narasın dalgıran çitirim gibi - eriklerin vahtı geşdi göksulu armıtlar hala kekremsi benden sonuraya galmış Gucur Emmi Allah gabil etsin beygirlerinen iki de ona dönüvüdüm o sene ileşberliğin sefasını sürdüm sür bobam sür gör oğlum gör görüyon mu bi “gözünü sevdiğimin ileşberliği”ni var mı gara toprakdan nimet etişdirmek gibisi bir bereket ki, bereketine bereket zümrüt yeşili, altın sarısı, gök mavısı, gün aydınnığı gönül havaslığı gör babam gör .. sür oğlum sür.. … ver Allahım ver DİPNOT Yozgat türküsü, Nida Tüfekçi; “ilenger attım bağa”, ilenger, tencere, kazan Yozgat türküsü, Nida Tüfekçi; “ilenger attım bağa”, ilenger, tencere, kazan ho / hoh : öküz ya da inekler için yürü, (hohaa : dur, bekle) ho : o düzen: düzlük, enlemesine düzlük dakma / takma: tarlada taş, ot ya da ağaç köklerinin sabana takılıp sürmeye mani olması mudul: nodul, öğendire (övendire: öküzlere yön veren çubuk)nin ucundaki çivi, biz kısım, öküzlere dürtülerek hızlandırılır soluklanırıkana: soluklarnırlar iken, dinlenme yada molada oldukları zaman garalanan yer / karalanan yer : tarlanın yeni çift sürülmüş kısmı hoha / ho haa :öküz ya da inekler için dur, bekle, (ho: yürü) fettatına bırakmak: kendi haline bırakmak hamlamak: alışkın olunmayan yorgunluk böğür: vücudun yan tarafındaki kalça ile kaburga arasındaki bölge, koltuk altı boşluğu boğazını almak: boğazı tıkamak, boğazında kalmak, zıylan: kaygan, toprağı yuka ve ağaçsız genellikle bitek olmayan tepecik, bayır kabili : mümkünü, imkanı, afsın / efsun : nazara karşı okutma yömül gıyamete gadar : kıyamet gününe kadar, sonsuza değin hasöz : özellikle, hususi taban : bayır tarlanın aşağı düzlükteki kısmı, kepir : daz, dazlak, ağaçsız verimsiz toprak çuncak : çunacak, basip salıncak ırızgı/rızık: yiyecek, nasip, nimet ters vermek : tarlaya hayvan gübresi vermek soğumak: istenilen kıvamdan uzaklaşmak, ayranın ılıması, aşın sıcaklığının kalmaması, suyun buzlanması, dortlar ya da eşler arasında muhabbetin kalmaması, ülüzger : rüzgar, yel kudurmak: azmak, yerine sığamamak kerde: ekin tırpan ile biçilirken alınan yol, yol genişliği, felti kosa dişemek:(tırpanı) daha keskinleştirmek için kosanın ağzını inceltmek için usülünce dövmek gavzınmak: şiddetle aramak, ümitsizce her ihtimali değerlendirmek mefrat: şaşılası büyüklükte, atların çatılması: yan yana getirilerek birlikte hareket etmelerinin sağlanması anca : bu kadar tınaz / tınas :harmanın tanesini ve samanını ayırmak için savrulmak amacıyla yığılması hüğmek: (konik olarak) taşırarak yığmak, üstüne koymak badas: harman tınas edildikten sonra ancak süpürülerek toplanan topraklı, çöplü, samanlı taneler çitirim gibi: bir daldaki meyvenin çok ve sıklığı Göksulu: harmandan hemen sonra erip, 1-2 haftada geçen armut cinsi kekre: buruk tadlı (tadsız), ham, yenmesi hoş değil, örn. Ham armut, yenecek kısmını diş kesmez, pütürlü |
bereketli bir yıl olmuş bolca ekin bolca un bolca saman. Zahmetli olurdu ama severek yapılırdı işler rızık vardı sonunda.
ta köye gittim çocukluğuma, dövende uyuduğum günlere.
emek veren güzel gönlünüz şen olsun üstadım.