Tırtar / ArpalıkDerviş Tarlası o sene böyük o(ğ)lan mekdaba başladıydı herkeşden önşe sökdü okumayı nektip yazmayı ö(ğ)retmen ilk bizim o(ğ)lana gordelle dakdı Derviş’in o(ğ)lanları ğibi okudacan evel Allah’ın izniyne gücümün yettiğince söz vahtında açılı derler gene böyle biğün Derviş o(ğ)lanlarına para yollayca(ğı)mış “-ırafık ” dedi “ele ğetmesin Arpalıgdahı tek dölümü sana vereyin el bin verce(ği)miş möhüm deği sana beşyüz” dedi beş yüz mü bedafa valla.. içim gediyo emme nerde len ben de o gadak gayme töbossun iki çay param yok cebimde bi epap masama ğeli de çay ısmarlamak mezbur olu(r) deye gorku bokuma gayfaya ğedemeyon aslında Derviş abey gula(ğı)ma eğildi “-yarısını vere go, kendini sıkma gerisini ‘harman verese ’ elmi(si)n boba golay ederiz garışma” ………. “-sen hinci bana bi elli lira vere gorsun maksat ‘adı belli ossun’ hani, sağdan soldan olmadık birinin ağzına sakız olmayalım aldık-verdik iş bitti gabilinden senin anlaycağın get tarlayı sür, nadas et, sonura ikile içinde döğnen geçen sene tersledim, zati adı üsdünde arpalık, şükür tarla bitek kelek ek, sovan dik bi köşesine, nenecen sen beni dinne gerisine garışma pişman olmazsın valla üst yannın dabanı bireş yukadır emme ossun varsın, zararı yok orayı da çevrikle bi ğözel tersle çöregotu, ısmanak, sovan, malır , tere evelallah boba! aklına ne ğeli(r)se köyde harımı olmayan bi sensin a gapberif; iki ğün sonura boban ayırıvısa ya(h)ut da bobayın başına bişiy gelse ölüm hak demiş, meres halal emme………. enişdeler paylaşıvırısa baka-galırsın valla herkeş “benin” deye ğezer elde yoğ avışda yok ya bende olmalı demiş ya bana verende ne var kı sende ne goycan çoluk-çocun öğüne ne yeyip-işceğsin iki ğün sonura dova edersin bana dediğimi dut da, getdiğim yoldan getmezsen getme” ……. “-yoluna can gurban abey, emme …………” “-emme ne …” …….. “-yoğ eğer işine gelmeyosa “abey sen bana kiyası olma” de! maksat sende garış el içine hurda gapı gonşuyuz, bunca yıllık hukumuz var çoluk-çocu(ğu)n elin eline bakmasın ufunetlerini söndür el sırasına garışırsın bana dova edersin gün böğün evinde besi bakarsın, arpalığa sürüvürsün hayat da ters birikdimi arpalığa döküvürsün alt yanna fink ek dedikleyin bi topal geçin olur grandakı çalıya ba(ğ)layıvırısın evde kaldımıydı eşşeği çakarsın, gışın ya(ğ)mır ya(ğ)dımı dereyi çevirivirisin çoluk-çocuğun içinde döğnesin ölüp-ölünceye bana dova etmezsen namerdin esgiden “-bobam bili” derdim “-bobalı o(ğ)lanın malı olmaz” deye ne zaman, nerden bellemişiyisem bellemişiyin, bellemeden gedeydim … ağşama eve geldim bobamda bi garış surat haralda çoluk-çocuk bi kabahat işledi dedim ya da avrat…. ya(hut) da anamınan küsüştüler bobam ne zufraya oturdu, ne eli ekmeğe ğetti ne dıkım etti, ne bi sokum aş yedi öğüne bakdı durdu, gerçi ha hiş bişiy de olmasa mılığı yıkıkdır oldu bitti emme bu seferki ıhh bildik bişi deği(l) ertesi ğün anam taa Çataldepe’ye çift sürdüğüm yere “-Hacuu” “-ekme(ği)ni unuduvumuşsun ay yavrım” deye güya bana azzık getirdi azığı unutduğumdan mı, değil tabi.. o işin mahanası valla geşmiş gün he(y)bede azık varıdı haralda zati kuşluğa kadak nadas etçez öküzü önümüze katan edip eve getçez azzık olsa nolu(r) olmasa nolu(r) de! deycem, anam bi elden bi ele eve ğetmeme hurda ne ğaldı demeden işi-ğücü burağıp geldiğine ğöre işin aslı tarla uçu gahırlanmayon desem de yalan Alla(hı)n bilidiğini gulundan neye saklayan beri yandan da bu mesele açılsın isdemeyon geri dönüşü yok bobamın da mılığını yıkdığı ondan bellim bellim besbelli “-gel hurdan iki sunum çomaç ye öküzler ha ıçcık yayılağaosunnar öküzleri salıvı da gel hura bi!” “-hu çızıyı da çıkıvırayın da geleyin ana” dedim elinde çomaç peşim sıra ğeldi ben de mezburen an başına varalagdan durdum-bekledim tabi “-me !” dedi … “-yavrım bi soluklan arkandan atlı mı geliyo olmuşu olca(ğı) üş evlek yer de(ğil) mi epili bi sonura da …………… etdi edemedi “-boban o tarlayı alsın deyo” dedi ………… çomacı aldım mı almadım mı bilemeyon amma hurama boğazıma daş gibi bişiy oturdu gatliken geşmeyo gursağıma bişiy düğümlendi solug aldırmayo yere bakdım yumruğumu sıktım gözlerim domur-domur doldu gözyaşımı görmesin deye göğe bakdım o ğedennere laf garışdırayın deyon zeynim durdu öte yannara bakıyon gözüm fehmetmeyo bişiy desem ne aklıma bişiy geliyo ne sesim çıkıyo ne zaman geçiyo guşağının arasından dürülü kıyat para çıkardı “-elli lira” nassı sevindim.. “-bunu bi veregosun gerisi Allah Kerim” deyoru, dedi benden bi ses olmayınca “-bu da benden” dedi, “azımı çoğa say” elimi uzadıp da alamadım esgerliğini etmiş, çoluk-çocuğa garışmış eşşek gadar adam bi ağırıma getti ki “önümüz yaz, irkildiriz yağı-yoğurdu yımırtası, yunu arpası-buydayı, payamı dedikleyin olu(r) ğeder.. gafana dakma bize zembilinen mi indi sanıyon üsdünü de(n)kleriz olmadı bi belik geçiyi canavar yedi deyviriz dengeli(r) ğeder başımıza gelmedik şey mi iş olaca(ğı)na varı(r) heş gorkma evelallah” dedi … mümkünatı yoğudu elimi uzadıp da elime alamadım ponturumun cebine sokuvudu desdenin yarısı dışarıda iki adım atsam düşecek zaten cep deliğimişdir garenti.. kim bili kaç yıllık pontur düğün-bayram esbabıynan Çataldepeye nadasa getçek değiliz ya ben öylecene dineldim galdım anam dönüvüdü gerisin geri ardına bakmadan savuşdu ğetdi ardından bile bakamadım önşe sevindim de, … garib oldum, sonuradan niyeyse goydukca koydu içime oturdu valla bana ‘kabir ezabı’ gibi geldi “bobam beni gözden çıkarıyo ellelem ” deyelek düşündüm Allah var ya kalbime öyle geldi sendiredim neçe sonura kendime gelinşe pangınotları bi daa, bi daa saydım el yordamıynan saydığımı fark etdirmeden sanki biri tığlayomuş gibi sonura bi ta(ha) bi yirmilik, altı onluk dört beşlik tastamam yüz lira dürülü, avcımda sıka sıka şekli şemali değişmiş bi tomar guzu ğibi birbirine keymiş parra ..! pangınotları bi daa, bi daa saydım yirmi-seksen-yüz len aman eyi say endekini beş-on-ombeş-yirmi otuz-kırk-elli-atmış-yetmiş-seksen-yüz hakkadten yüzümüş o zamana gadak öyle bi para mı gördük dinine yandımın ne bilecen anam sandığı aşdı saydırdıysa ne ala gala ğalmışıyın demek ki dizlerimin bağı çözülmüş olduğum yere çökmüş galagalmışıyın ne zaman saban yan yatmış ne ğadar zaman geşmiş bilimi(yi)n ne ğadar a(ğ)lamışıyın ne ğadar zaman öylece galmışıyın farkında değilin siğim-siğim yaş boşanmış gözlerimden bakdım anam da Dıngıdığın Bağının yandan gedip-geder demek bi sahattan fazla olmuş derkene Cıngıdık Koyağını aşıvıdı silkindim, gedeyin deye yeltendim narasın dizlerim dutmayo nassı uyuşmuş töbossun ayaklarımın üsdüne basamadım nası(l) sızılayo Gucur’a sesleneyin dedim sesim çıkmayo “-Halil Emmiii!” deyelekden bi da seslendim duralakdan seninki “-eyyy!” dedi “-benim öküzleri edavatları alağel” dedim “-noldu len hayrola, bişiy mi var” dedi el salladım irenk vermedim “-anan neye ğelmiş” duymazçadan geldim Allah var ya dönüp bakmadım dabanları yağladığım gibi … bahara ikile alt tarafa fink üst tarafa kelek gıranlara gabak bi köşeye sovan, çörek otu marıl, tere, emme ille gıranlara payam haddizatında cümle gapısına diş payamı ve de çi(f)t işli çatal payam Karşıbağdakı ğibi ertesi sene zırat arpası bi köşeye fink, nadasa bırakma işin mi var a gapbecik her sene tersle, Garadepeden daş getir, etirafını bi ğözel çevrikle çalıdan bol ne var len envayı çeşit nasiplen dört bi yanını çevrikle çelenle sıpalar eşşe(ği)nen getsin sulasın pıransa bile etişdir valla gevrek gevrek göm topra(ğ)a, gışın ye! alt yanna, çalının gıyıcığına da bi ayakyolu ben öyle eller gibi köye ğarşı çönüvürüp , çömüdüvürüpde , çöğdüremen neyimiş de üs yannı ıccık yukaymış, umrumda deği(l), valla dün bu da yoğudu ya vardır onda da bi hayır zaba(hı)n ayazıynan varıvı eşele bi gırana altdakı yuka yer ya kirsdir ya gayadır, kirsise ondan golay ne var, sırtınına çek meraya Deli Azizin ettiği gibi, hurdan al, hura at, toprağı değişdir, olmadı ters at başga bi meşgalen, ters atcak başga bi yerin mi var gayaysa daha ondan golay ne var, biz devlet gibi dinamit lokumuynan gümletcek değiliz ya etirafını aç, dayan çıtıraklı çalıyı götüne, eyicene yak iki helke su at, vur balyozu depesine, dayan küssüğü bi de su çıkıyomu dah dee imanııım, anasına satayın yan gel yat keyfine bak olu mu olu(r) ulen felek ahir vakıt yüzümüze güler mi güler yaz-gış içinden çıkma, böcelen dur bi gıranına gamış bi tol akşam serinliğinde dama ser döşşeği püfül püfül eser esintide sivsisinek ne gezer yanı başında goyun sürüsü mü var ki bit-pire olsun işde asıl o zaman gel keyfim gel Aliciğin Güneyinin eteğini cennete çevirdiği gibi emme valla benim garı, keleğinen, gabağınan adım atcak yer gomaz gari netsin zavallı, bencileyin, ömrü hayatında hiş bişiy sahabı olmamış, el içine çıkmamış, adam yerine gonmamış, benin deye gasalmamış ki ben daa tarlayı almadan tarlanın başına varmadan guyuyu ğazdım domatizleri gızartdım dura-ğodum şora o iki gabak ekmiş çok mu ek len garı avradını ..keyin aklına geleni, eline ğeçen tohumu zebzeyi yalınız ki meyva vermeyen ağacı yenmeyen otu çiftliğime ayak basdırman hinci sana “sensin” dedim miydi valla başıma gelceği bilip durun ağan Goca Durmuşun ettiği gibi sen eline ğeçen gülünen , göğeriyi yoydurusun yoydur ..ına ğoyan ne zaman Pısılı Bucağına vardım ne fakıt Apdal Deresini dırmandım ne zaman Garağuzu geşdim bayır tarladakı armıtlarda alafalaklar varmıydı benden gocunup uşdularmıydı Söğütlüde fasille sulayannar eşşeklerini duşamışlar mıydı ne fakıt Söğütlüdereden geşdim Söğütlü; gurnası yarılcaklayın akıyo muydu hatıldan daşıyomuydu, hatılın ayağındakı gerdemenin dadı nasıldır, hiş çomaç etmedim dadını bilmen emme hep marağ ederin öyle ya bunun adı bahar Dıngıdık Hasançeşmede bahçasındamıydı Gızılgediği ne zaman aşdım Gövcelliler su yolunu gene gapatmış mı Davıllı Çeşmesinden yüzüme su çarpmadım mı Davıllı deresi gene çamırmıydı tünlüdüm mü, nası ğeşdim susadımmıydı, su işdimmiydi bilmeyon yeminine emme ……… adımlarım ömrü hayatımda bu ğadar aralı fızlı ve pretik olmamışdır.. ayaklarımın altında toprak yanıyo, ayaklarım sızım sızım sızlayo hava demişsin cayır cayır yanıyo ter dırna(ğı)mdan çıkmış, sırtımdan boşanıyo oluk-oluk annımdan gözlerime siğim-siğim yana(ğı)mdan çeneme yol yol sırtımı çıkarıpda sıksan şıpır şıpır, ter akacak valla duyduğum mu var len ben hala ; üst tarafa gabak, sovan, çörekotu dikerin alt tarafa kelek emme iki cızı da olsa karpız derdindeyin yuka yerdeki kayanın dibinde guyu bi de alt yandakı toncun içine ayakyolu, ille de bi ırbık su … bilmen ne zaman Hidayetin Davıllı Sırtını aşmışıyın ne z(am)an Gölyerine varıvımışıyın o gedennerde çift süren nadas ikileyen nohut-mercimek kelek eken varmıydı sürülen yerlerde Gölyerinde le(y)lekler var mıydı le(y)lekler gelmişmiydi.. Gölyerinin çamır deryasının neresinden geşdim, Gavır Ali tepseren yerleri sürmüş mü batakda birikinti var mıydı öküz işcek gadak da olsa farkında değilin emme para hala avcımda terden ıslanmış sımsıkı dutuyon bakdım Derviş çifti boşlamış da öküzleri önüne gatıp batı(r) ta oraya bağırsam sesim etişip etişmeceğini çıkıp-çıkmacanı bilmeyon, Allahı var farkıma varınşa, birez ağırdan aldı Kırmızı Gediği aşıvısa göremeyceğimişiyin olcağ oldu mu işde Allahın onarcağı soluğum daşdı kendimden geşmişiyin har soluk yanına vardım hiş bişiy demeden …. zati bişiy deycek takadım da yok a(ğ)zım, dilim-dama(ğı)m gurumuş kaş çeşmeden geşdin a gapberif insan bi hapaz su çalma mı yüzüne, bi avış, olmadı, höyle gurnaya yanaşıp ganasıya lıkır lıkır, soluksuz galasıya su işmemi soluk-soluğa desdeyi uzatdım avcımda sıka-sıka birbirine ğeşmiş dürülü para ayakda duracak halım yok bi bana bakdı, bi paraya; “-dengeltdin mi demek” “-hı hım” “-Bismillah” dedi cebine sokdu desdeyi .. “-gusura gamla epap! valla üsdüme farz oldu, bakdım senin suya sabına dokancağın elini yüzünü yüyce(ği)n yok daş atcan da golum mu yorulacak a gapberif.. ben İbrem Emmiynen gonuşuvuduydum me(v)zuyu gel burayı o(ğ)luna alıvı dedim elli liran yok mu eyi etmemişmiyin,” ? böğez ben gasalalak, bi ‘sevindirik delisi ’ çocuk gibi “abey” dedim “-enki yüz lira” cebinden çıkarıp saydı “-ana valla.. bana ilazım olan elli lira ağa zati öyle gavilleşmedik mi” dedi elli lirayı geriye uzattı, “-ı ıh” dedim “-“abi ben düşürün, harcarın nası olsa sana borcumuz yok mu bi an evel ödensin” elime zorunan dutuşdurdu .. “-bu parayı har vurup harman savırma yelinen gelen, seline geder valla sermiya yap kendine ağa” dedi ne sermiyası len o ğüne gadar kepiciden başga satlıkcı görmemişiyiz üş guruşluk bişiy alıp satmamışıyız bazarda babıç ağzı görmemişiyiz elifi görmüş deynek demişiyiz sermiya deye bi etek dolusu para döküvüseler önümüze bön-bön bakarız en fazla onar-onar sayarız onuda nerden biliyon coga oynarkana daşları beşer cızıyoz ya aklıma bi hinnik geldi “kaş daş var” deye önşe gafadan saydım ikisi on, ikisi on.. “kaş daş olduğunu” bilene çay kim (v)mar bahsına yalınız ki bu hinniklerde Goziro(ğ)lunun üsdüne yokdur valla az çayımızı işmedi hin emme şenlendiridi ortalığı da! Allah razi olsun bi deği bin kere gene de önüme düşüvüdü hinci Allahı var kendi yok “-guzu al” dedi … “-guzu” “-gatıvı o(ğ)lanın öğüne güze döndümüydü üçe aldığıyın bahası beş olu” dediği gibi ağa valla len ikişer buçukdan ondokuz baş körpe ğuzu aldım evdekinnerinen barabar yirmialtı çok geşmedi, biğün Tollardan Yüz’de payam çırpmışlarda, yerin de guzu güdüp duruy(or)un bi bakdım senin Leyleğoğluynan Çöllüyü yanına ğatmış, Derviş yanlarında cambaz Topal Gasap gurbanönü ğuzu toplayomuş valla ben “ona-onbeşe bi versek hayırlısıyınan” deyip duruyon içimden algıdan vergiden, fiyetden, ederden, maliyetden habarım mı var öyle ya guzuya saydığımız belli bize ğöre de maliyet o gerisi cabadan dolaşdırdı geldi o(ğ)lan gır-bayır da ot yedirdi, çeşme yalağından su içirdi yani hepiciği bedafa goya bizden bişiy çıkmadı ya nadaslar, tarla anları armıt yapra(ğı), balamıt dalı nadasdan, yolmadan geliyokan, he(y)beye basıp geldiğim ot aldığım tarladan yolup geldiğim fink Güneyiden pelit, gara arpa gırması mübarekler de nassı, o(ğ)lanın elinden yerlerdi peşinden gederlerdi kelek kökeni, payam gabığı yığınyeri, nohut tarlası güze döndürdük derken baya semirdiler Allah var cıbırı-mıbırı galmadı yüze güldüler Topal Gasap birez de ona aldandı Deviş benden yana oldu Leyleğoğlu ondan gıyasıya bi bazaralık ettiler ki köyü alıp satıyollarımış gibi Çöllü bile bu işe şaşdı ğaldı “anan yaşı-boban yaşı sür aşşa, çık yokarı” üş milim benden, beş milim ondan bi guzuyu gurbanlık ayırdım yimbeşini üst-üsde dörtyüzsekizene bil lira da oğlana ‘çobansalık ’ bedavaya geldi bizim gurbanlık ilk iş, Derviş’e borcumu saydım “-valla alman len, el ne der” dedi sana alıcı getirdiysek “-benim paramı ver” demek mi “-abi” dedim “-Allah senden irazi olsun pangaya fayıza mı goyacan” dedim “-bende durcağına sende dursun valla çar-çur ederin(m)” yemin billah zorunan “-sende dursun, velev ki ilazım olusa uzak yer deği(l) ya, mezburum gene senin gapıyı deşirecez başga kimimiz var” dedim gara zorunan cebine goyuvudum da! Allah bereket versin, otuz lira kar kaldı kuzu yunundan keçe-kepenek cabası bedafaya geldi “Derviş Tarlası” i(l)k diba o sene gurban kesdik hemi de böyleynen mühledinden önşe arpalığın borcunu da ödedik Alla(hı)ma bi deği, bin şükür, bizim de dikili bi ağacımız oldu Derviş Abiye teşekkür tabi Leyleğoğluna da deycem tecaretdeyimiş ırızgın onda dokuzu dadını öğrendik el sırasına girdik böyleynen Hacı Ağanızda gonu-gonşu sırasında mükellef oldu” “-o ğece zabbaha gadak yok huyudu, yok buyudu bundan sonura bu işin tecaretine soyunacaz” öğüme ğelene bende akıl vermeye başladım mangalda kül gomamasına amma başka bişiy bilmeyoz kine “-guzu alın guzu” kim biriydi valla “-sus len” dedi “-herkeş guzu alı(r i)sa” biz guzuyu kimden alacaz a gapberif imecenin ora(ğı)nı saklama ibadet de gizli gabahatta ertesi seneye guzu goyundan bahalı bıldır , satdığımız fiyete alamadık tabi bizim mali hülle de böyleynen yatdı herkeş guzu besledi, alıcı geldi emme dediğimiz fiyete veremedik ileşberlikte galmaya ahdetdik!” DİPNOT gordelle: kurdela, başarı göstergesi ırafık/refik: arkadaş, dost gayme / kaime : para, harman verese(veresiye)si: hasat sonu ödemeli alış veriş döğnemek: olmak, gönenmek, gelişmek bitek: verimli, mümbit, yuka: yufka, az kalınlıktaki tabaka, verimli toprak az, biraz altı kaya anlamında malır : marıl, marul ufunet: (yiyeceklerle ilgili) can istenen, açlık duyulan, can sıkan, sıkıntı veren şey ufuneti def etmek: açlığı yatıştırmak, belki de açlıktan doğan ağız kokusu ufunet: kokuşmuş, derin yara, yoğun rahatsız edici pis koku fink: fiğ ölüp-ölünceye: son nefesine kadar, bellemek: öğrenmek, ilke edinmek burada kastedilen: ömrümün sonuna kadar böyle şeye inanmasaydım, ilke edinmeseydim vs sokum : lokma, yemek için bir defada ağza alınan yiyecek, sunum azık /azzık: ev dışında öğün için hazırlanan yiyecek, azzık yayıltma : (sürüyü) yaymak, otlatmak, gütmek, otarmak me: al, buyur, tut irkiltmek: biriktirmek irkilmek: şaşıra kalmak, pontur: potur, pantolon esbap : esvap, giysi, giyecek, giyim kuşam ellelem / elle-lem : (Allah-ü alem : alemlerin Rabbi)Allaha malum ya, Allah bilir ya,galiba, herhalde. sendiremek: sendelemek, şaşırmak, düşecek gibi olmak, dengesini kaybetmek birbirine keymiş / birbirine giymiş / birbirine girmiş : aralarında boşluk kalmaksızın birbirine sokulmuş, adeta dürülü edavat: belli bir konuyu ilgilendiren aletler diş payamı: dişle de kırıla bilen ince kabuklu badem çevriklemek: çevresini (taşduvarla) belirlemek, hudutlarını (tamamen)çizmek gevrek: kırılgan, kıtır kıtır ayakyolu: hela, yüznumara, tuvalet çönüvermek / çönmek : kısa bir süreliğine çömelmek çömüvermek: çömelivermek çöğdürmek: işemek, su dökmek, tiğdirmek kirs : topraklaşamamış, taşlaşamamış kitle böcelenmek: amaçlı-amaçsız dönüp durmak, dolaşmak, uğraşmak, çabalamak gül diye açan her çiçek kasdedilmektedir (bahçagülü, arıgülü, arifgülü, peynirgülü) yoydurmak: bitkiler için başkasının gelişmesini, hayat bulmasını, engellemek, onu ordan yok etmek, yoyulmak : bozulmak, heba olmak, boşa gitmek gerdeme: çok sulak yerde biten arsız bir ot, yeşillik dengeltmek: ayarlamak, tamamlamak böğez / buğez: bu kez, bu defa sevindirik delisi: sevincinden ne yapacağını şaşırmış, beklemediği bir nimete kavuştuğundan kendinden geçmiş enki/endeki: o, elindeki, seemiya : sermaye, ticaret için gerekli para satlıkcı : satıcı, pazarcı babıç: pabuç, papba, ayakkabı bön: görmemiş, bilmeyen, gözü açılmadık bahsına : bahisine, tutuşmaca, ütmece, yenişmece, hahis tutuşmak : iddia, iddiasında haklı çıkanın kazançlı çıktığı oyun, rekabet ortalık : ortam, orta yer, meydan, arayer baş: adet körpe: taze, henüz daha olgunlaşmamış, gelişmemiş, büyümemiş, ama hemen arefesinde, yakında olgunlaşmış olacak cambaz: hayvan alıp satan cıbır: zayıf, sıska, (hastalıklı/takatsız) çobansalık: satılan hayvanı güden çobana alıcı tarafından verilen bahşiş (büyük baş hayvanın başındaki ipe karşılık) deşirmek: devşirmek, toplamak kapıyı devşirmek: kapıya varmak, kapıyı çalmak, istemeye varmak gara zor / kara zor : zorun zoru, ısrarlı zorlama bıldır: geçen yıl, bu yoldan önceki yıl AÇIKLAMA resimdeki en son ufukta görülen tarlalar (Çatal Tepe)dan, gelinen mesafe Davullu Bayırı, daha çok var satıcıya ulaşmaya.. Resim için Sn nuri Öztürk’e teşekkürler. resimdeki yol 90’larda açılan Aziz Saint Paole (Sen Pol) Yolu olarak Antalya Demre’den Yalvaç Antiochea’ya (Küçük Antakya) giden yoldur. |
kolay değil yoksulun mal sahibi olması.
emek ister ter ister köylük yerde yaşamak.
kalemine sağlık üstadım.