Bu nasıl harmoni
itaat ettiğim turuncu bir akşam
yeni alınmış ayakkabı hevesi dünyalar benim/ben dünyanın değil ağırlaşmış bacaklarımı sarkıtıyorum çatıdan uzaklaşan gemiler var gözlerimde içinde rengarenk cüceler hayaller giyiniyorum hayallerim bile yoksul yakışmıyor üzerime uzak gözlüğü kırılmış hipermetrop gibiyim ellerime güveniyorum sadece arkamda köşe başı kalabalığı manşetler atılmış yine gazetesini yayıyor kucağına bey amca iç çekiyor hatunlara hayat biraz da espri istiyor yağmur yağıyor inceden kokusu çocuk teninde anne öpücüğü saçlarına yıldızlar bırakıyor kadınların milyon kere eziliyorum göğün öteki yüzünde samimiyetsiz bir seyyar satıcı çığlığı belki de dünlerden yorgun belki de hesapsızlık özlemi var içinde dini imanı kalmamış bir hayatın ellerim diyorum ne çok istanbul, her köşesi sultan ahmet çocukluğuma çıkıyor bütün vapurlar ah babam içim dağınık bir coğrafya aslında pek takmam hayatı gidip bir köşede yaşarım da tahammülüm yok dikiş atamam yaralarıma/paslanmış çuvaldızla gece olsun evine dönsün insanlar canlı canlı ölümü seçiyorsa korkmadan birileri uyuyun bu evrende kim kimin tanrısı belli değil Çiğdem (Parla) Yüksel |