meyhane müzesirakılar kaynamazdı hiç, güzel şeyler gibi kısa ömürlüydü kadehler ya derdine aman bilenen atardı yere, ya erkenden matizdi meyhaneci ya bir boşbulunmuşluk ya haydari çok uzak ya adap bilmez bir külhanbeyi ya çok toydu kadınlar ya çokca alımlı ya kadeh can havliyle attı kendini ya müzeyyen senar dinlendi o gece ya çarptı ıskalama bir taksimin dirseği çupranın yanı, masanın örtüsü- nevzat abilerin alnı en son garsoniye bir tepsi ve sahneyi atlattı derken bizimkisi yarı sarhoş bulaşıkçılar eksiltirdi. geçmiş takıntısı, tam da eskici olmaya karar vermiş bir meyhane müzesi kursan, koyacak kırılgan bir şey yok. |