Uy-ku'daki aralığı açıklayan kısa çizgi.Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Yeni doğan bir çocuk düşünmek lazım önce.
Çocuk uyur, uyutulur, uykudadır, uyanır, uyar. uykuyu bilir, içimizi güder, ancak yine de uyar ve öğretiliriz. Devletlerse aynı şekilde, gün ışığından daha da faydalanmak için saati ileri ya da geri alırlar. Biz geceleri uyuruz, buna uyarız. Niye ki ?
ağlamadığı zamanlar,
flu.... flu..... flu.... gözleri zayıf, Ağzı emekledi çocuğun ilk; Ay, Çin’den daha yakındı sorsan. tüm evren kargaşaya kedi- ciğer sulanırdı. tıpkı tavşanlarda saklanırdı evin dip köşelerine- tıpkı tavşanlar biri kucaklayıp koymadan halının göz önüne. // yılkı yoncaların üstüne düşülmüş- üç haftadır namağlup beşiktaş- yarın,bugün, burası, öte, şimdi ve apartman kuralları- antre gürültüye doymuş duvarlar daha bir ince. sosyal güvencedeyiz yine de. // değildi, ANTİK BİR YANILGIYDI GECELERİ UYUMAK; derinde bir yerde bir parça gevşek deri olsa gerek akılda, uykunun enseden ısırdığı herkesi. bir aralıkta bir yerlerdeydi -bilmemnezıkkım- defalarca tanımlanmış bir kavramın, üzerine yeniden düşünülmüşlüğüyle yaramaz bir çocuğun dalda durmaz anlatısı arasındaydı; uyku. Bense en çok gözlerimi kapattığımda beliren, ve siyahı kesen uçuş uçuş çizgileri yönlendirmeye çalışırken uyumadığıma karar vererek anneyi kandırmayı özledim. Muhtarın görevleri pekiyiydi, kedi dört ayak üstüne düşer, yüz derece de kaynardı su. hiç bir ressam çizmedi, Hiç bir ders kitabı küçük renkli kutularda kocaman ve KIRMIZI soru işaretleriyle sormadı; "Bunları biliyor m-uyduk?" Uyduk. |