Ne zamanne zaman yürümeye kalksam önüme duvarlar dikildi ara yollardan geçmeye çalıştım iğneyle kuyu kazarak gözlerimin en güzel gördüğü günlerde düz bir yolda adım atsam ne zaman önümde merdivenler yükseldi çıka çıka ulaşamadım bir yere Babil’in asma bahçeleri ıradı yar koynunu açmadı gök maviliği sağırdı ne zaman ellerimi uzatsam ellerine hep başka bir gül dererdi bakışlarında başka gözler yakardı can evimi küle dönerdi aşk oyuncak sevdaları gördükçe bir türlü gerçeğe erişemezdi düş o elden bu ele gider gelirdi yokuş çıkmaya kalksam ne zaman yüreğim ağzıma gelirdi lâl olurdu dilim sesim benden ırardı arardım kayıp bedeni kendime bile sorardım biri demezdi otur şu kapı önünde dinlen bir bardak çayımı iç ay göründü bak iki çatı arasında 10. 01 2016 / Nazik Gülünay |