Kamburum Kuyu
bizim bir adımız var
künyemizde kambur içimizde kuyu anıldığında zemheriyi bahara üzümü şaraba çeviren hafif kısa boylu herkese sevimli bir hikayeyi anımsatan bir ad an gelip tarihin tozlu sayfalarına dipnot diye düşülen... teneşir kokusundan tebeşir tozundan leylak yahut papatya yarasından fışkırıp kadim kelamların çok ötesinden yüreğinize mıh gibi çakılabilir o an sardunyalar pencerelerden yollara eğilir yaranız kabuk tutar ve üveyikler sürüyle geçer üstünüzden... bizim bir ıslığımız bir de ıssızlığımız var suyu ayakları sanan nilüferlere çiği gözleri sanan şebnemlere dokunup ellerimizi antetli kağıtlara tutuşturan hafifliğini sözün ağırlığını hüznün uçurumlarına salan... bir de gözlerimiz var dalgın dağların sisine bakıp yarin bakışında bir ceylan duruşu bir filinta salınışı gözbebeklerinde en yaman kokular arayan biraz daha anlatsam dağlarınız ırmaklara taşar parmak uçlarınız yanar... bizim bir de yaramız var hançeremize kandan bir elif sokuludur yüreğimizde uçsuz bucaksız bir yiv gözaltlarımızda isli bir yarım ay el eleyiz kol kolayız bağır bağırayız gam içindeyiz dert içinde derindeyiz ama birbirimizi duymuyoruz aşkı onaylayan sözcüklerin öptüğü bir cetvelle tarihe koyu çizgiler atıyoruz durmadan biraz daha aydınlansın diye dünya budur tek derdimiz... |
Çok güzel duygular yansımış.
Okuyarak Beğendim...
............................... Saygı ve Selamlar...