gözlerimdeki rüzgaryaralarımı döşüyorum dönmenin muhtemel olduğu tüm yollara ellerimde gözlerinin tarifsiz kal/ma deyişi ellerim müstemleke çocuklarının adını bilmediği meyve ağaçlarının dikenlerinde kimi sevsen biraz ben ölüyorum aslında... Allah istediği yere yağdırır elbet vehametini yerde ne kadar silik renk varsa Allahı anımsatıyor göğe ve her gece ürpertisinde boşluğun işkencesinde yıldız fallarında çocuk yalanlarında ve en üryan soluksuzluklarda kimi sevsen biraz ben ölüyorum aslımda... bulvarlar dolusu beton kusuyorum çivilerim sökülüyor çıkmazlarda zaman fecaatle hazin bir sayıklama hezeyandır zaman kara/bas(an)ma/larda. dokunuyorsun ellerin kopuyor dizkapaklarından beyninden ruhuna akıyor tavan aralarının Allahı anımsatan izbe kokuları Allah kokmaz diyorum çocuklaşıyorsun gözlerini ve memelerini asacak yer bulamıyorsun ellerin ne kadar da ellerimin dokunamayan yanı ve fakat birden izdiham! kanımı döküyorum içinden dağ geçen kitaplara imzama kan sürüyorum bir içe kapaklanoyorsun sonra ve gürültüyle susuyorsun... çabuk git! kuşların karda bıraktıkları bir seherlik ayak izlerine as ömrümün geri kalanını. zaten kuşlar çabuk ölür ki... kandır beni; koynuna sakladığın ve üzerinde çoktan ölmüş kuşların ayak izleri olan kar yığınlarıyla. kır göğsümü sızı saklayan en sert kemiğinden. çünkü kimi sevsem sana öykünüyor kimi sevsem biraz gözlerimde gittiğin rüzgar kalıyor... |