Dımeşk Çeliği
Saçlarına sıçramış bir kaç damla beyaz
Ağarmış kolundaki dikiş izleri Kaç yıl geçti kimbilir aradan Gözyaşlarından su içirmiş gibisin Srebrenica’nın çocuklarına. Öyle ayaklanmaya hazır bir halk gibi bakma bana Kuşanacak yaralarım yok artık benim Dımeşk çeliği gibi bükülmez bileklerim de. Bana ölümden iyi anlayan bir ceset lazım Karlı bir gecenin ayazında soğumuş kadar donuk Ve hiç kimsenin merak etmeyeceği kadar evsiz Bir de tornavidayı iyi kullanabilmeli ki Harekete geçirmeyen imanımın dişlilerini onarabilsin Ve vidasından gevşeyen çelişkilerimi sıkabilsin. Bana öyle kitabı atlayarak okumuş biri gibi de bakma Kimbilir belkide atladığın sayfalardadır hüznün Kanına karışmış ölüm kokusu 33. sayfada Haşiyesinde ise geri dönmeyeceğinin belirtisi İşte bulduk; laf-ı güzaf artık bundan gerisi. Sıkı tut acılarını, karışmasın başkasının acılarına Bozmayın sıranızı herkese yetecek kadar var zaten Duyduğunuz yağmur kadar bomba yağan şehirlerden Ve kanla karışık beyaz tülbentlerin dehlizlerinden Düşmüş çocukları bilirim ben. Önce onların acılarını öpüp koklayın Tutup kaldırın ellerinden. Sonra arta kalan cesetleri yakın gitsin Şehrin geriye kalanı ısıtsın çarşaflarını. Tırnaklarımın altını yalayarak geçen rüzgar Nasıl da acıttın sen bu şehrin hatıralarını Şeytanla beraber ıslık çaldığımız sokakları Saçlarıma takıp gezdiğim çocukluğumu Nasıl da kötürüm bırakıp gittin. .... |