doktor b'nin iyi hesap edilmiş yalnızlığı
henüz çizilmemiş bir tablo olarak duruyor
biliyorum... belki bir dost meclisinde eski yalnızlıklarımızı geride bırakıp göz göze geleceğimiz o anın hayali kötü bir tiyatro oyunu sonrasını olanca ağırlığıyla yaşamak doktor b’nin iyi hesap edilmiş yalnızlığından söz açmak eksiliyoruz tükenmez bir borcu öder gibi tam şurama isabet ediyor bakışların hem kadim alacaklısı değil miyim gözlerinin her daim, her şakak zonklamasında hem de sonsuza değin... hadi artık, ne olursun varlığın akşam kaldırımlarına bile ağır geliyor ne ki sırtımızı çiğneyip duran şu kalabalık ne ki kanatları alev alev yanan kuşların cenneti hiçbir şey acıtmadı canımızı senin kadar hiçbir kağıt kaldırmaz bu mürekkebi ah ki ortasındasın tam da her şeyin hangi gözüm görmezden gelebilir seni nasılsa ilişir saçının simsiyah bir teli gelir, kurulur en mahremime büyük patlamaların hemen öncesi bu kurşuni hiçlik ey maddenin bilcümle tarihi! ve bir aralık gibi zamansız kalakalmış iki tabiat atımı arasında donuk, masmavi buzulların gölgesi oyacaksanız oyun artık şu gözlerimi yoruldum yol gözlemekten, anlamaktan, görmekten sokak lambaları sönünce kaybolur bütün cinler zaman, öfke, umut... ve aşk ille de |
hiçbir kağıdın kaldıramadığı mürekkep, hiçbir akşam kaldırımın kaldıramadığı varlık,artık yol gözlemekten oyulma isteğini tüm damarlarında hisseden o göz kadarsa bu yalnızlık, doktor b'ye çok yazık.