İyİmSeR BiR ŞiiR... Yaşam nasıl da kâhırla dönüyor yer küremizde bütün insanlık acıların yörüngesinde suçlu sizsiniz diyor insanoğlunun geçmişine orada kan, gözyaşı, savaş burada çocukların gözlerine korku ekilirken sevgi yerine... hey tanrım nasıl da ruhlarımız savrulur kahinler, zerdüşler, boyar uçurumları örümcekler beynimizde semaha durur Mevsimler bile şaşırmışken eksenini elleri vicdanındaydı hâlâ oniki ayın dünya en sessiz uğultusuyla mutlak soğurken bütün yanlış kurguların -ortasında ki insanlık en çıkmaz sokağın yalanında paravan’sa ve Darwin amca unutmuşsa kendi anatomisini topraktan geldik, toprağa gideceksen kesintisiz ve yaşamak en kutsal nedeniyse varolmanın gülüm se me li’ ki gülümse Tek sevincim tamda burada başlar o çok sevdiğim papatyalar aralarken başını Aralık’tan ne kadar da güçlüler sabah kırağısında, gece ayazında ve ben imrenirken kar kuşlarına insan olmaktan ve seni özlemekten tükenen cümlelerim var mutlu olmaktan utanmak istemiyorum artık s’ağır evrende Kırlangıçlar göç ederken anlatamadığım ama senin anladığın hep o mecburiyetlerim şiirlenesim var gecelerce sonra delice sana koşasım var dizlerimi karnına çekip babam yüreğinin hep o tatlı -en bilindik melodisiyle uyuyasım- parmakların öperken saçlarımın yetimliğimden huzurla uyanasım var mutlu sabahlara İstiyorum ki en çok sırtımının en keskin gül bildiğim yaralarından sev omuzlarımın tonlarca yetim ağırlığından öp içime çekilen nefesi harla yavaş yavaş iliklerimde köpük köpük taşan nâr-ı dindir gözlerime kaçan tuzun tadıyla beni sana taşıyan leylekler’ hicret etmesin sevdamızın kıblesinden görüyor musun Aşk havada en karasından bir kasvet tepeden tırnağa kuzey bir tek senin insanlığına hasret şimdi düşlüyorum düşle uyanıp seni sevmeyi öğrendiğim yerdeyim o kentte o karanfil bahçesinde o efsunlandığımız türbede mevsim son bahar günlerden Cuma ve şaşkınlıktan gözlerimiz yağmurken keşfettiğinde yüzümün kırılgan coğrafyasını tüm gönül kırgınlıklarıma bahar babam kokulu ellerinle gökyüzü’msün ahhh o nasırlı ellerin defnederken içimdeki binbir acıyı Öğrendik ki mutluluk hormonunu içerken kök hücrelerimiz iki ruh, iki beden, iki yürek tek bir asal sayıda tekil biz’iz Aşk yaşanıldığı kadar güzel yaşanıldığı yerde özel bambaşka asil bir tad bırakıyor sadâkatin gömüsünde Dünyayı ve ölen insanlığı bizim, sizin, onların aşkı kurtaracak hadi sevmeye başlayalım o küçük mahallelerin dar sokakların güzergâhından kuzine sobasının şefkâtinde olsun muhabbetlerimiz ellerimizde bez bebekler, misketler arkamızda ne kin, ne nefret, ne öteki en zengin, en şâşaalı fakirliğimizi yaşayalım yeniden hadi ne duruyorsunuz rengârenk sevgikuşağı doğuracak yarınlara insan olmaya ihtiyacımız var milyon milyon yürek, sonsuz ruhla hep bir umut- ileri... ... Nagihan Ergül |
kutlarım
saygılarįmla