tenhaların yankısı
rüzgâr,
savruk bir yaprak gibi dolanır izbe sokaklarda yağmur, duvarlara asılı mazmunlarda yankılanır ve karanlık, hicaz makamında bir firak ezgisi sende abat, sensizlikte bedbaht gönlümün havzasında acıya sunak kumdan kaleler, külden rüzgarlar savrukluğun zirvesinde bu neyzen ufukta kaybolur fezanın mavi hülyası mahzun bir nilüfer gibi boynunu büker mistik bir mabette bu aşık, hicazkâr firkatin yükünü taşır ahenkle elzem bir paye midir bu sevda, yoksa reva mıdır veca ile harmanlanan yolculuk? cihanın tozlu çehresinde, kül olmuş bir melodram var reflektör ışığında zahirî bir şan tefler suskun, ebrular solgun, zahirde savrulmuş devran hala direniyor maverada tenhaların yankısında bir vaha zirvesinde zerdeva çiçekleri açar külfet midir bu yolculuk, yoksa okyanusa akan bir hasret mi? hangi mitolojinin çehresinde cevretmiş hicazın derin melodisi? fundalar arasında yankılanan o eski ses, sanki mevlevi devranında kaybolmuş zaman savrukluğunda rüzgâra adanmış bir özlem; yağmurun düşüşünde hicranın notaları saklı ve o mabet, her özgüde yeniden girizgâh hicazın pervasız hikâyesinde, yankılandıkça daha da büyür firkat artık ufuk bile usulca bükülür feza, yıldızlarını döker okyanusa yüzler silinir, çehreler dağılıp kül olur ama bir melodram daha kazınır mabet taşlarına neyin lirik sesiyle yankılanır cihan ve ahenkle döner devran senin içinde saklıdır bütün cevher o cevher ki bana nâr-ı gam ve o yankı, nihayetin ardından yeniden doğar; hicazın şanına karışan firkat, ağırlığını yıldızlara taşır bir mabette saklıdır sevdanın sesi tenhaların fısıltısında yankılanır sonsuzluk zaman, devranla dönerken unutulmaz gönül arkında hicran derindir maverada süzülen son bir nefes küle dönmüş çehrelerden yükselen ahenkle, ebedi bir vuslatın özlemini taşır. |
Kelimeler özenle seçilmiş, ses uyumu çok iyi
ve hissettirdikleri derin, iç içe geçmiş manalar, bir zincirin halkaları gibi
Semihhan klasiği diyebilirim,
İnsanın geldiği yerin, yaşadığı inancın motiflerini taşıması ayrıcalık
Eyvallah Hemşom