NeFeS
...
ey Aşk gelişinden tanıdım seni sessizliğinden, dinginliğinden, sensizliğimden en çok da ayak izlerinin asâletinden gözlerinin adamlığından tanıdım seni dedim işte bu içtiğim kuyularında depderin şatafatsız bir huzur içtikçe sevmeyi öğrendim kendimi kaybettiğim yerde daha önce neredeydin diye sor(a)madım hangi meridyen ve paraleller arasında s’aklanmıştın hangi masaldan ışınlanmıştın diye de belki sen Ramses’tin bana Nefertari kimliğini giydiren belki de Yusuf’tun veyahut perşembe ertesi mübarek gün bende Thetis’indim birdenbire, ansızın damarlarına dolan hücrelerinin moleküllerine karışan ruh DNA’mda topladığımda, çıkardığımda, çarptığımda, böldüğümde hep Sen çıkan Sen’dim öyle çok tanıdıktın ki ben yabancıyken kendi kendime kaldığın ülkenin şehrini karış karış t’aradım olur ya daha önce karşılamış olabilirdik seninle herhangi bir çay bahçesinde, Kenndy parkta, dolunayın altında, bir kulenin asansöründe yada bir hayvanat bahçesinde- orangutanlarla selfie yaparken güneşlenirken bir tavus kuşunun gözlerinde bir kuzuyu yetimliğinden öperken kutsanan gül tapınağı türbemizken belki de birlikte yediğimiz eis tadındaydı hala gülücüklerimiz içtiğimiz su bereketindeydi gözlerimizin maviliği ekmeğimiz bile taptazeydi yeni harmanlanmış sevdamız gibi ellerimiz hala sımsıcaktı kalplerimiz avuçlarımızın sadâkatine boyanmışken bir iklim bir mevsim bir asır ya da sonsuzluktuk sevip sevilirken ve biz birbirimiz için yaratılmış aşktık ezelden beri birbirimize aşıktık ne biliyorsun Aşk ..! Nagihan ERGÜL |