bu müziği takip et. kusursuzlukla başa çıkmanın insanı cezbeden yanı alınmış gibi duruyor dünya madem yakılacaktı, çekilmek için hangi hissi beklemişti çileler her tarafta küller uygunsuzsun. ilk çağdaş realistlerinden flaubert takıntısı saten basit bir kalp atışı değildir ayrıca dünya literatürü açısından evin en küçük odası daha bir yalnızlık
terk edilen ikinci şahısların üçüncüye evrim geçirmesinde anormal bir hainlik dosyası taşıyor kısa eteğinde modern çağ müptezel ecelin uydurma öykünmelere de ihtiyacı hiç olmadı asırlardır bu düzenin işlemesindeki tek sorun şimdi ne çok seversin yine de hiç gelmeyeni ya da bir daha gelmeyecek olanı
bana evlat bırakıldığını sandığım otların bir de gökyüzüne ulaşanları varmış buna yasal yollardan tecavüz de denebilir hakkın olana, ruhun iflas ederken bedenini de çoktan kaybetmişsindir gibi bir sürü iddialı cümleler yatağın içinde üzerine çekilmiş yorgunluğun masraflı bir aidiyeti bir parça ıstırapla erkenden büyüdüğün de buna dahil büyüyüp, fıtratında vardır çiçeklerin solmak son hamlede veziri kaybedip oyunu yine de alma ihtimali suni iradesinde taşır en uzun bacaklarıyla boğmak kalbin tüm bedene rant meselesini
sesini ver. bir kaktüs nasıl dayanıyorsa yalnız ve susuz sustur çığlıkları, ellerinle kapa tıpasını beynimin
gözlerin meyveleri yasakladığında şiddete başvuracaksın içinde bir orange sarkıntılık ederken, ara vermeden sürecek çekimler sonra acı bir tat. kimse senin gibi beni sevmedi
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
'love ants' şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
'love ants' şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Bazen sevmeye mahkûm edilmiş gibi hissettiğim de olmuyor değil... ve herşeye şüphe ile yaklaşır olmuşken; O'nun sevgisi tek teselli..'sevilmeye en layık olan'
ciddi çok değişik bir sıkıntı barındırıyor bu his içinde. düşüneceğim. şimdi biraz düşününce, yok olmuyor, düşünemiyorum.. kalsın bakalım, kendi kendime çözümleyebilecek miyim..
şimdi işin berbat yanı, senin açından diyeyim bence, bir çağın değişiminde tüm faktörlerin canlı şahidi oldun. bu sana ayrı bir öğretmenlik tecrübesi de kazandırsa, ruhunu tüketiyor tabi. şu an henüz yeni öğretmen olmuş biri, senin düşüncenle zaten bir öğretmenlik yapamaz.
Orası öyle tabi. Ancak çocuklar yedi-sekiz zayıfla bile sınıf geçebildiklerinden artık öyle şarkılar da söylemiyorlar. Varsa yoksa, "boş yere gittin, canımın içiydin" le başlayan şarkının bir sürü versiyonlarıyla video klibi çekmeler... Daha neler. Biz kağıt dolduruyoz sürekli, otobiyografi, tanıma fişleri, ayda kaç kitap okudunuz...vs.li... Boş işler bakanlığı da olmalı bence... Eğitim şart deyip eğitmeye çalışıyoz. Örneğin, öğretmen içeri girince nasıl davranılır, kız arkadaşları ile nasıl konuşmalılar, sınıfta kocaman çöp kutuları varken dışına atılmamalıdır çöpler, ha bi de isimleri dururken "kanki, kankeyta veya geri zekalı" gibi seslenmelerin yanlışlığından. O değil de birbirlerinin isimlerini unutacaklar bu gidişle.
Kısa keseyim, en iyisi ben bunu bi yazıya çevireyim fırsat bulursam.
şiir para etmiyor hocam, bize para kazanacağımız şeyler öğretin :) bu sıralar, sınıflar, okullar ne için? bir iş sahibi olmak, para kazanmak için girmiyor mu herkes sınavlara? yoksa bağırsın mı herkes 'we do not need no education' :))
beyine sıkılan kurşun, güvene, insana; kıyastır, karşılaştırmadır. bu yüzden insan yaratıcısını sevmeli. o karşılaştırmayı kendi hayatında yap diyor. gücün sen de hissettiriyor.
Bazen sevmeye mahkûm edilmiş gibi hissettiğim de olmuyor değil...
ve herşeye şüphe ile yaklaşır olmuşken;
O'nun sevgisi tek teselli..'sevilmeye en layık olan'