Can Sokağı LambalarıŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Ona gitmek nihayetinde kendin olmayı seçmek gibi bir şey. Hiçbir şeyden sakınmayarak, eğilmeden bükülmeden dosdoğru yüz yüze kendi özünle çarpışarak. “Bütünlenmek!" Evet, her insan bir başına yarım kalıyor! Diğer yarı ya kendi içinde derinliklerde bir yerde ya da çok yol alınması gereken zorlu bir yerde... Çok meşakkatli bir şey olmalı şu bütüne varabilmek. Bir o kadar da vazgeçilmez; ilk duraktan son durağa kadar. Heyhat! Perde kalksın gözümden, duvarın ardına düşmeliyim. Dosdoğru böyle olmalı bu... Biliyorum; kolay olsaydı; anlamdan da yoksun olurdu. Ne kadar emek verirsem kendi içimde o kadar değeri artacaktır aşkın… Bazen kendi iç dünyamızın özüne duyulanın dışında da ne kadar değer varsa tastamam cümlesi için. Sözcükleri bir araya el ele tutuşturarak şiiri oluşturmak gibi. Sevebilmek yetisi diğerlerini de değerli kılacak, sınırlandırma ya da sınıflandırma olmadan… Oturup öleceğim belki bir gün bir geridönülmeze şöyle keyifle bağdaş kurarak. Ne öfke, ne kızgınlık, ne de daha beterleri, hiçbiri olmayacak yanımda; yalnızca bir tebessüm, bir buse, tatlı bir ezgi ile gideceğim. Evet mutlaka, bir gün mutlaka, ya bir göğsü kızıla ya da bir kırlangıca dönüşeceğim gittiğim yerde… (hidayet dal)
sustum! duymasın feleğin kulakları usulca de ki; kesilmesin zülfü yâre kul nefesin susmasın şu yürek çanları yansın can sokağı lambaları… Hidayet DAL/Can Sokağı Lambaları |