18
Yorum
44
Beğeni
0,0
Puan
3222
Okunma

"yarasına tuz bastığım kuşları dinliyorum"
üşümüş yüreğimi öpme
bırak kalsın yalnızlığımla başbaşa
dokunma gözlerimde kuruyan denizlerime
içimin mavi şehirlerden geliyorum sana
sokağı özgürlük çocuklarıyla dolan
ecelin toprağında dahi gölgelenmediği buğday başaklarından
ve döşünde tuzlu nehirler doğuran kadınlık hayallerimden geliyorum
ah bir öpsen
inan dirilir rüyan
parmaklarımda bayram sabahından kalma bir seher telaşı
ki ne çok sarhoş olmuştur güneş yüzüme doğarken
ayaklarım yaşlı bir tarihin aşk köprüsü
saman tarlalarına dökülür körpecik sevinçlerim
say ki ellerim iki dünya saadeti
illa ki yaşarız biz yeminlen sevgili
penceresinde sardunya kokan cumbalı evlerin isli bacalarından
serpilmiş gelinlik kızların kızıl fistanlarından sesleniyorum
ölümsüzlük geçer buralardan bilirim
selamet güzeldir benim içimde
umduğum kadar uzun olur geçmişin gölgeleri
ve umursamadığım kadar çok fazla yığınla acı
birikir emekçi kadınların tozlu sesinde
düşünürüm umutlu ve üzünçlü bir hayalle
yaşarım parmaklarımda boy veren sızılı gülüşlerin kucağında
"yaşamak" demişti okuduğum bir kutsal kitapta emir sahibi
"sonunun ne olacağını bilmeden yaşamak"
iyiliğine senin demişti
evet
annemin sesinden koptuğumdan beri
hayat sadece ne olmayacağını öğretti
yaşamak eyy sevildiğim
soluklarının titrediği her tarihte yaşamak seni
cennetten düşen bir günah gibi
bağdaş kuruyorum bazen
ruhumun sana koşan en salaş uykularında
boynu bükülüyor cennetimde bekleyen kuşların
bana ölüm yok buralarda dersem
tükenir son nefesim
fesleğen kokulu yağmurları kurur gözlerimin
ben gözlerime inat yeminlerime sığınırım
illa güneşe
toprağa
denize sığınırım
şahlanırım belki az sonra
köpürmüş ömrümün dar sokaklarında
ayaklarından üşümüş serçelerim ötüşür dil bağımın kökünde
bir "aşk" desem ısınır yüreciğim
ahhh yüzümün mihrap makamı
nerdesin
"kalbim diyorum
dökülecekmiş gibi oluyor başıma yığınla ceset
gittin mi sen heyhat"
sana hiç tanımadığın memleketler biriktiriyordum
avucumda yeminli kuş sarayları büyüttüğüm Süleyman makamı gibi
kutsanmış dudaklarımın bereketli sıcağında uyanan
dualı bulutlarımın küskün renklerinde boy veren
tomurcuklanmış yağmur yuvalarındaki mutlu evlerden
göğsümde titreyen kum saatlerinden
ve parmaklarımdan dökülen geceler boyu hiç bitmeyen özlemle
severdim seni ben
bir an kaldırdım yüzümü
bulacakmışız gibi birbirimizi
sanki
göklerde yürüyen suskun bir kıyamet var
yaralarımdan üreyen kefenli deniz kızları
yürüyor göz kapaklarıma yığılan sevda köprüm de
ellerini ver titreyen ellerime
yalvarırım unut benim aşklı sabahlarımı
koy önüme ağzında barındırdığın bütün ömrümü
ve ardına bakmadan git
şimdi beni oluruna bırak
gözlerini unuttum kalbimin kuyusunda
dudağımda bir veda lekesi
ağlamak ister o vakit ağzım
bulamam artık bizi
silinmiştir kutsal kitabım
"Rabbim"
şiiri güne taşıyan kıymetli seçki kurulu ve uğrayan tüm dostlara teşekkür ve hürmetle...
my