..."yarasına tuz bastığım kuşları dinliyorum" üşümüş yüreğimi öpme bırak kalsın yalnızlığımla başbaşa dokunma gözlerimde kuruyan denizlerime içimin mavi şehirlerden geliyorum sana sokağı özgürlük çocuklarıyla dolan ecelin toprağında dahi gölgelenmediği buğday başaklarından ve döşünde tuzlu nehirler doğuran kadınlık hayallerimden geliyorum ah bir öpsen inan dirilir rüyan parmaklarımda bayram sabahından kalma bir seher telaşı ki ne çok sarhoş olmuştur güneş yüzüme doğarken ayaklarım yaşlı bir tarihin aşk köprüsü saman tarlalarına dökülür körpecik sevinçlerim say ki ellerim iki dünya saadeti illa ki yaşarız biz yeminlen sevgili penceresinde sardunya kokan cumbalı evlerin isli bacalarından serpilmiş gelinlik kızların kızıl fistanlarından sesleniyorum ölümsüzlük geçer buralardan bilirim selamet güzeldir benim içimde umduğum kadar uzun olur geçmişin gölgeleri ve umursamadığım kadar çok fazla yığınla acı birikir emekçi kadınların tozlu sesinde düşünürüm umutlu ve üzünçlü bir hayalle yaşarım parmaklarımda boy veren sızılı gülüşlerin kucağında "yaşamak" demişti okuduğum bir kutsal kitapta emir sahibi "sonunun ne olacağını bilmeden yaşamak" iyiliğine senin demişti evet annemin sesinden koptuğumdan beri hayat sadece ne olmayacağını öğretti yaşamak eyy sevildiğim soluklarının titrediği her tarihte yaşamak seni cennetten düşen bir günah gibi bağdaş kuruyorum bazen ruhumun sana koşan en salaş uykularında boynu bükülüyor cennetimde bekleyen kuşların bana ölüm yok buralarda dersem tükenir son nefesim fesleğen kokulu yağmurları kurur gözlerimin ben gözlerime inat yeminlerime sığınırım illa güneşe toprağa denize sığınırım şahlanırım belki az sonra köpürmüş ömrümün dar sokaklarında ayaklarından üşümüş serçelerim ötüşür dil bağımın kökünde bir "aşk" desem ısınır yüreciğim ahhh yüzümün mihrap makamı nerdesin "kalbim diyorum dökülecekmiş gibi oluyor başıma yığınla ceset gittin mi sen heyhat" sana hiç tanımadığın memleketler biriktiriyordum avucumda yeminli kuş sarayları büyüttüğüm Süleyman makamı gibi kutsanmış dudaklarımın bereketli sıcağında uyanan dualı bulutlarımın küskün renklerinde boy veren tomurcuklanmış yağmur yuvalarındaki mutlu evlerden göğsümde titreyen kum saatlerinden ve parmaklarımdan dökülen geceler boyu hiç bitmeyen özlemle severdim seni ben bir an kaldırdım yüzümü bulacakmışız gibi birbirimizi sanki göklerde yürüyen suskun bir kıyamet var yaralarımdan üreyen kefenli deniz kızları yürüyor göz kapaklarıma yığılan sevda köprüm de ellerini ver titreyen ellerime yalvarırım unut benim aşklı sabahlarımı koy önüme ağzında barındırdığın bütün ömrümü ve ardına bakmadan git şimdi beni oluruna bırak gözlerini unuttum kalbimin kuyusunda dudağımda bir veda lekesi ağlamak ister o vakit ağzım bulamam artık bizi silinmiştir kutsal kitabım "Rabbim" şiiri güne taşıyan kıymetli seçki kurulu ve uğrayan tüm dostlara teşekkür ve hürmetle... my |
Beğendim ve kutlarım.
Güzel şiirlere doğru.
........................... Saygı ve Selamlar...