Salavat şehrine hasretne yaza ne kışa ne bahara ne denize ne suya ne dağa eskimeyen solmayan ölümsüz bir aşka ihtiyacım var günler kararıyor git gide bülbüller susuyor niçin kuruyan şu yaprakları yeşerten gönlüme ihtiyacım var ruhumu alıyor gidiyorsun bildim gidince daha bir eskiyor ömrüm esen rüzgar kalbimden vuran avcı dirilmek için ölüme ihtiyacım var açın pencerelerinizi üveyiklere yakında kar geliyor biliyorum kirpiklerime kadar düşüyor yası kırklarla bir meclise ihtiyacım var kerem eden sahibim benim uykuyu gözlerime ver kelimelerimi çalan hırsızlar duysun lailahe illallah’a ihtiyacım var korkulan dahi olur düşünde insanın emin olduğum karşımda her anın zavallı yangınımın külünü savuranın yandıkça yanacak harına ihtiyacım var gittiğim yolların sonuna varıp cennetti cehennemdi neyse artık nasip bütün yüzleri güldürüverenin kapısında köleliğe ihtiyacım var |