Ay Işığı Sonatıyıldızlardan salıncak kurup düşlere viyolenselimin tellerine takılan altın kartalları çığırtıyorum okyanusların ıslak soluğuna sürmeleri tütsülenen sancılarda yüreğimi alıp avuçlarıma viyolamın solfejlerini dağlayan kıymıklarını savuruyorum beyaz baykuşlara sende al beni sevdiğim al kör kuytularından gecenin ayın buz mavisi göğsünden damlayan yangınların çiyinde yüz yüze titreyişlere bırak gönlümün karanlığın tozunu ışıyan kumsallarında kıyılan bedenini do diyez minör fırtınaların doruklara haykıran resitallerine sal! ’’bana sevdiğim bana ay ışığını anlat!’’ bir düş perisi esiyor omuzlarından dökülen saçlarına şavkın koynunu okşuyor sonsuzluğun ak ellerinde güvercinler akıyor Viyana Sokaklarının yosun bağlayan safir ırmaklarına şarkıları vuruşların griden dönmüş kirpikleri aralanıyor bestesinde sızlattığım arınışlarıma masallardan gelen tırnakları yeni çıkmış o ak periciğin keman incelten belinde haylaz kızın kırılıyor cıvıltılarımızın Orta Avrupa’dan kıvılcımlanan ölümsüzlüğü sırılsıklam kanatları saflaşıyor şuraya sinen silkenişlerin senliğimi sevdiğim senliğimi ah renginin dönüşümlerini bürünen çırpınışlara bağışla ‘’bana susuzluğundan sağılan kuşların sessizliğini anlat ‘’ çığlıklarımdan akan deniz dibi dehlizlerinin mercan adacıklarında ki kızıllıklarınca yan körfezlerin yağmura doymayan açlığıyla iç çiseciklerimi ateş dök serseri hallerime diri diri yak yeter ki sev !Sevdalara mum üfleyen deliliklerimden gölgesinde kalsam da çırılçıplak sevişmelerden soyunan papatya köpüklenişlerinin ince çoraplı sarışının locada terleyen transparanında atıyor gerdanlığı aşkın saçılıyor inci tanecikleri yaldızlı kuyruğuna mehtabın piyanoda kısrak kavuşmaları emen adamın kopuyor parmaklarından lobelyalar uçuşup sırtına gelinliğinin kınından sonsuzluğa çıkarıyor duvağını kavruluyor sinelerde menevişlerinin tende atom parçalayan benek benek sıtmaları dem aldıkça zulasından açık denizlerin ıslığında bilenen kıyılarından devriliyor nöbetlerime on dördünde notaların kiraz ısıran kırmızı dudakları kanıyor mısraların tan görmeyen tepeciklerinden uçurum ürpertilerinin kucağına susuyor tutuşuyor yıldızlar salınımlarının tüylenen tayfında iç dansı Galaksinin... Alpler başka çağlıyor şuh eteklerinde doruklara tırmanışların seyreliyor ardına kadar dokunuşlar… Viyana Nehrin’de sürüklenen suret süt tomurcukları çimdik çimdik yakamozların asılan degajesinde pür düet vakit salkımlarını tatmalı bu sevdanın eriminden kanasıya ah nasıl da içmeli! güneyin utangaç mukozasında taze üzerlik kalbinin mızraplanan epifitlerinden damlıyor olgunlaşmamış yemişlerine geçişleri kayıp ruhlu çılgının balkonsuz yere kadar camlarda ağlıyor sardunyalar bir kirli hanım ahesteleniyor edalı nazlı henüz allı uçlarına mor fistan giydiriyor apansızca sığınıyor aklımın uçuklayan sol diyezlerine doluyor kulağı nehrin Hillier’in pembe kadehinden süzüyor gök serseri keseciklerime sarhoşluğunu küçük tuğlacıklardan ikinci durağın üçgen çatısında çehresi aşınmış iç çekişten... yükseliyor Tuna’da yeşil başlı valslerin elmacıkları çikolatalı kızı on altı yaşında ham meyvenin yumuşacık dizlerine düşüyor yolunmuş tüyleri Benthowen’ın yalnızlığın konfetisi yağıyor kontrbasa oysa ki sarı çilleri tek suçlusuydu bu senfoninin! diniyor akustiği Goldener Saal’in Wiener Staatsoper de yırtılıyor danteli bir esmer aşuftenin çekiliyor kucağından şehrin sessizce ay şafak doğuruyor gongların lacivert sesi çekiyor suyunu ah boşluklarına değin üzerimize düş perisinin masmavi sonatı Ay Işığının b/akışlarından boşalıyor... Güzlek sayı 8 ,9 ,10,11 |
merhametsiz, kuraktır aşk
yolunu şaşırmış göçmen kuştur
menzilinden fırlamış bir mermidir aşk
aşıklar bilmezler bu tutkunun ölümlü olduğunu
bitmezliktir ufkunda gülümseyişler
bir kuş gibi uçarsın ilkin
anlamlı anlamsız gülümsemeler
yanaklarında güller kızarır gonca gonca
doyamazsın onun o gül yüzüne bakmaya
çok Güzeldi Üstadem,kutluyorum,selamlarımla Dualarımla.