Tırtar / Selamet
pazar kamyonuyla gideceklerse
birikirdi ahali cami yanına köycek uğurlamaya gelenler ya da bir sabah er vakit Gövcelli Köprüsüne yollanırdı askere gidecekler. el birlik dilekler dilenirdi hadin bakalım "-hayırlı tezkereler." "-hayırlı tezkereler." dam başlarında hala teyze, ebeler çelen arkasında yavuklular sözlüler, nişanlılar gelinler "-Allah kavıştırsın"a asker gönderen eve gelirlerdi “hayırlısıynan getsin, hayırlısıynan gelsin” haftasına varmadan mektup gelmiş mi, “Allah gaza-bela vermesin”li dualar neredeymiş ne yapmış, yemin etmişler mi? yanında tanıdık kim varmış, dağıtım izni ne zamanmış, tezkereye ne kalmış tektipinen foturaf yolladı mı sifilleri keymiş mi kimilerine göre ha deyince gelmez kimilerine göre de, çok geçmez “er mektubu görülmüştür” damgalı bazılarının kenarları lacivert-kırmızı süslü “by air mail ” antetli pulsuz, zarfı açık mektuplar gelirdi bölüğünden, nöbetlerden, hemşehrilerinden çıkan yemeklerden bahseden “gel tezkere gel” diyen köydeki herkese sıradan selam getiren buram-buram hasret kokan mektuplar alınırdı elden ele dolaşır, gözler buğulanır anaların koynunda saklanırdı “gel tezkere gel tezkere bitsin bu hasret evde anan, baban, bacın yüzüne hasret” ya da alınamamış mektupların özlemiyle dertler debreşir askerin kaleminde bir elinde mavzer, diğerinde kasatura ya da hemşerisi veya arkadaşlarıyla birlikte çekilinmiş fotoğrafların arkasına hasret dolu maniler olurdu, anlayana “beni özledikçe resmime bakın cansız hayalimi yırtmayın sakın” ya da mektup bittikten sonra “falana bi dünür gedivirin” ve ya; “filanı bi isteyivirin” en alta son anda eklendiği belli, satırın altı çizili süslenmiş bir kızın ismi mektuparın sonuna bir köşede oklu kalp resmi bir tarafında kendinin, diğer tarafta sevdiğinin ismi ya da baş harfleri olmadı bir de destan döşenirdi “haftada bir çıkar üzüm hoşafı onu da yer çavışınan ombaşı bizlere galıyor, dibinin daşı şafak 186” bu nevi mektuplardan sonra halı dokuyan kızlar kendi önlerine yöneltir bakışlarını yemin etmişler gibi konuşmamaya kirkitle halıdan çıkartırlar hınçlarını birileri de onların adını mektuplar da anıyor mudur acaba el ayak çekilip de kimse kalmayınca, usulca dertli türkülere başlanır elin tersiyle silinir gözler unutulur, az öncesine kadar ki dargınlıklar biri türkü söyler ötekilerde ona katılır “bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır bu gün posta günü canım sıkılır ellerin mektubu gelmiş okunur benim yüreğime hançer sokulur” sobadaki çalı kütüğü ateşinde ya bulgur ya kumpir aşı, kuru bamyalı ya da kuru fasille yanında erik hoşafı kaynaya durur “-hoşaf dediniz de; ulen arkadaşlar “asgerlikte neyi öğsedin” deye sordularıdı çavışlar gece taliminde menevre etdik de, herkeş anasını, danasını, aşasını-fatmasını biri de “anamın muşakkasını” dedi herkes gülmekden yerlere yattı len muşakka de neyiki deye badılcan aşıymış meğere ona “-neye len” dediler; o da “-en sevmediğim yemeğidi de ondan .. bizimkine de gene mi gayınnamın suratı derdim muşakka zufraya gonunca" dedi başladı sımkırtmaya, i(n)san en se(v)mediklerini bile öğreyoru gurbetlik içine oturunşa sıra bana gelip de çavış bana sorunşa da muşakkanın üsdüne ben de “bulgur aşını” dedim “neye sen de mi see(v)mezdin” deyinşe ben de göğsümü gubardalak sanısın başga bi aş biliyoz da “-anam bişirecek de yenmeycek ha” dedim anamın nası(l) bişirdiğini deyvidim “-anacağzım ocaklığa çalıyı çokaracak açcık köz olunca da sağcağa vuracak dığanı ille ıçcık da ossa sedeya(ğı)nı kokudacak emme ille haşgaş yaa(ğı) gızarınça diricene dolazı gavıracak köpürdelek varısa domatiz, olmadı patadiz doğraycak bi avış bulguru da dolazlı yağa beledimi duzunu-suyunu gatacak da! gapağını gapadıvıcak” bakdım valla herkeş, gafası ellerinde mel mel beni dinneyo bende ıçcık ballandırıvıdım “-aş büngüldemeye başlayınca gaşşık dik duruyo(r)sa altındakı ataşı gıranlara çekivicen gapa(ğı)nı gapacan ellemen gari bişsin-demlensin dursun üsdü delik delik olunşa dutama(ğı)nan sağcakdan indir gırana goyvu sovusun bu ğarada gök domatiz turşusu mu olu(r) çay sovanı mı, erik hoşafı mı ya da bi daşşaglı yoğurt özendiyseee ... hele hele yuka ekme(ği)n üsdüne bi ğözel yayacaklar sofra da galabalığ-olcak emme sizin ellerinizi ba(ğ)lacaklar benimde ayaklarımı ekmek sulandı tepserdiyse daldır dıkımları ye bobam ye.. ye bobam ye” valla herkeş kendinden geşdi başga bi çavış “-neye bulgur aşı” dedi “-valla çavışım ben başga bişiy bilmen” dedim “-eyi de anan da başga bişiy bilme(z) mi” “-dağın başındakı köyde başga bişiy yok ki”dedim “-eyi de sen anayın dizinin dibindemi(si)n de deycem o ki ana guzusu mu(su)n bunnarı nası biliyon” dediler “-hinci çavışım doğruya doğru başga güçcük gardaşım olmayınca o bi yandan, ya hamır yoğuru(r) ya evi süpürür, ya asbap yur ya yayık oldurur! ben de helik toplar gelirin ocaklıkdahı külü eşeler içinden iki köz bulurun üflerken alaf alır çıtırdaklı çalıyı basarın üsdüne, köz ederin anam da bi yandan tarif eder “-yağı gızart! sakın deyen yakma garışdır bobam” “-ya, yanıp yanmadığını ne bilecen” dediysem “-içine ekmek ufağı atıvı cozurdadıkdan sonura, gızarırsa yağ gızarmışdır değilise yağsı yağsı kokar i(n)sanın garnını guraldatdırı yakarsan da bi ilece yaramaz suyunu çok gıtarsan lapa oluvuru az gıtarsan gaz yemi ” … “- ne bişirisen bişir.. emme her şeyden eveli isdeleyek yapacan ki kendinde beğenecen elde beğenecek sofrayı gurduğun fakıt gözün beğenecek” derdi yoğurtlu çorbanın üsdünü yağlı dolazınan süsler olmadı gavrılmış gırmızı büberinen aş taba(ğı)mım üsdüne garabüber ekeler yemelere gıyamazsınız, onculayın isdenmeden yapılan bişiyden ne hayır gelir” "gönülsüz osdurukdan bok çıkar" dedikleri boşuna değildir ben öyle deyinşe Kötahyanın Davşannıdan biri anladıvıdı “-bi emireri varımış komutanı hergün üzüm aldırırımış emme asger üzümü bilmezimiş o da o değilden onu tığlarımış acaba bunu neydiyo deye, adam öğüne ğor -mekke ütmesi- yer gibi bi öyle bi böyle salkımı sıyırıvır atarımış bi ğün başga bi komutanı ziyarete ğetmişler yemecen deye ısrar ettiyse de komutanı “-ye len” demiş oda önceden gördü ya; porsuğun mekke ütmesi yediği gibi dutuvumuş salkımı, sıyırmış atmış “-gözel ye len” deye zılgıdı yeyinşe de “-komutanım ben başka türlü bilmen ki sizden öyle ğördüm” demiş başga bi çavış da “-fasilleyi de mi bilmeyon len” dedi bizim Hasan Çeşmede yerimiz yok desem ayrı bi me(v)zu “-bilirin bilmemiyin çavışım” dedim “yarın da guru fasilleyi annadacan” dedi Karamannı “-hinci annatsın” dedi ben de “-böğün olmaz” dedim “-neyye” “-neyesi şu; guru fasilleyi bi ğün önceden ıslamak ilazım asdanım böğün ocağa vursan gene yarından aşşa bişmez” dedim herkeş gülüşdü çavış altda galmadı “-çay sovanını iki yıl önceden ekmedin amma bireş önşe zufraya godun” “-sen de haklısın çavışım” deyinşe ....... herkes yerre yattı gülmeyen galmadı bölük komutanımız gelince hemen herkeş her yerden elbirlik bulgur aşını annatdılar kuru fasilleyi yarın annatcak dediler o da "-yok ulan! hinci anlatcak” deyince elimiz mahkım annatdık “-komutanım hinci fasilleyi bi ğözel ayıklarız komutanım” “-eee” “-bi ğün evvelden suya ıslarız komutanım” “-geş len ıslatmayı eşşoğlu” dedi “-ataşa ğor bişiriz komutanım” “-olumu ö(y)le len” ………….. “-bakın arkadaşlar; soğanı bi ğözel öldürceniz içine birez guşbaşı et koyabilisiniz emme ille acı büber illa ki domatiz, salça kırmızı biber haşlanıp süzülmüş guru fasulyeyi ilave etçeniz ilk suyu atmazsanız milleti gazlandırtdırırsınız onagöre sonra kabuğundan ayrılana kadar kaynatacaksınız yerken de yanında bol kuru soğan” ……….. “-hinci bunu neye annadıyon erkek adamsınız garının ne yatağına ne yapçağına muhtaç olun bunnar hayatta galmanın altın gurallarıdır canciğer eşin de olsa mencilis de dangalakçana bi(r) laf sarfeder, alta tükürsen sakal üsde tükürsen bıyık hesabı tükürdüğünüz tükrüğü yalarsınız, ee o aş her öyün yenecek değil mi ki, o lafın üsdüne garının bişirceğne gaşşık sundunuz, soğan erkeği olusunuz garının eline yuları verisiniz o da sizi isdeği yerde “çüş” der durdurur isdediği yer de “dah” der yörüdür, semerinize isdediği yükü yükler palanlı palansız demez biner "gık" deyemezsiniz "Sayma başa bir nefsi, kendi nefsine hamal• kırbacın düşse attan, yere in de kendin al.." kimseye muhtaç olmadan yaşaya bilmelisiniz bunnarı da sıkıntıya düşmeden ö(ğ)renmeniz ilazım esgerlik budur her ahval ve şartlar içinde yaşamak bi erkek çamaşırını da yümeli söküğünü dikmeli yemeğini bişirmeli çocuğun altını alabilmeli varsın "gılıbık" desinner aç, kirli, pis, şaşkın demesinler ona buna lağap dakmak "elinden kör eşşek su içmeyen"lerin işidir gemisini gurtaran gaptan boba o eskidenimiş hemi de "hayat müşderek” bunu aklınızdan çıkarman dedi gulun başına her iş geli garı hasda olur, gor gaçar ölür … erkek biter … erkek hasda olur, alı başını ğeder ölür garıya bişiy olmaz neye erkeğe mu(h)taş değil siz hiş dul erkek camatı ğördünüz mü olmaz hemen ölürler aşlıklarından sırıncırkana dul garıların öle bir derdi olmaz neye illa ki erkeğe gocaya mahkım değildir de ondan bu iş böle” dedi gulakları çinileyesice.. neyise ertesi ğün "hiş dee(ği)lise çorba" dediler annadıvıdim sovanı uzunlamasına incecik gıycanız, çavış hemen etiraz etdi “çorbada sovan olur mu len” “ben edeyin de yeme sen” dedim sovanı incecik gıycanız gulakmemesi kıvamına gadak gısık ataşda gavıracanız accık eğşiynen barabar ondan sonura su ekleceniz göz gararı ıscak olusa da(h)a eyi emme gaynar olmacak, gırmızı pul büber de ıccık gaynamaya bıngıldamaya başlarkana tarana, göce isdersen un, neyise işde ne çorbası etçesen isdersen pirinç emme gayat az olcak denesi aş oluvuru valla, hatta gaz yemi gaşşınan döndürelek usul usul boca edeceniz, bişesiye çencerenin dibinde gaşşık çevirceniz hep aynı fızınan hep aynı tarafa! gaynadımıydı altından ataşı çekecen gapanı gapacan dinlendircen .. üsdüne dolaz, deri peyniri, hatta ekmek gırıntısı yaa(ğ)da gızarısa da(h)a eyi senin ellerini benim ayaklarımı ba(ğ)lacan afiyet ossun” “-hanı len eşşeğlu eşek duzu” ? “-hoşaftan anlamayan çorbayı duzsuz sever” DİPNOT hava yolu postası ile Esmeray by air mail : hava postası ile sağcak : sacayağı mel mel/ mel mel bakmak : bön bön, ahmakça, aptallaşmak, şoke olmak, gök: ham, olgunlaşmamış kaz yemi: az su ile pişirilmiş bulgur pilavı • Mehmet Akif Ersoy |