Tırtar / Başlık
yıllarca dünürcü beklediler sevdiklerinden,
ilk ve son kez onlara da yapıldı gelinbaşı kızlar gelin olup, ayrıldılar evlerinden gelin olup, köylerinden ayrılanlar da vardı “köprüden geşdi gelin saş bağın düştü gelin diloy loy haldan bilmez ne fayda söz anlamaz ne çare” kapıyı sağdıcı tutdu, sandığı kızkardeşi atbaşından tutdu ağabeyi, kayınpedere verdi köyün alt yanında yolu kesmiş, delikanlılar “toprak bastı parası” istemiş-koparmış muhtar “gül ağacı boğum boğum dert içimde düğüm düğüm ayrılığın günü böğün anam hakkımı helal et” bir “Cezayir” çalmakta davul zurna kadınlarda bir kamyon kasasına binme coşkusu kızlarda birbirini kollayanların çığrış-bağrışları allı yeşilli fistanlar cartlak şarpılar illa da gençlik çocuklar koşup, kapalının arka merdivenine tutunma telaşında her zamankinden keskin korna … kalabalık dağılmış, kız evi yasda, kız anasının başı kara çekkili kız babası derin kederler içinde, "ehh" ne gelir elinden bin pişman olunsa da eş-dost yalnız bırakmaz, “-erkekler ağlamaz” ama o baba “-Allah geçim-dirlik versin” “-amin” "-amin" herkesin “amin” dediği, babasının da en büyük dileği inşaallah.. Allah pişman etmesin yeter ki.. “-boba bostanın bitti mi, tarlaya köken attı mı beni verdin el o(ğ)luna, ahın yerini dutdu mu” hiç görmedikleri, bilmedikleri ucara memleketlere sevip-sevemeyeceğini düşünemeden bile kucak açtılar; farklı seslere, adet ve geleneklere ağa-aba dediler kendinden çok-çok küçüklere “buraları sevemedim, gönlüm orada yanıyorum tuz-biber yarada deli gönül eremedi eyvah murada ölüyorum tez yetiş merama” her sabah gün ışıdığında, sılaya döndü yüzleri, evlerini, evdekileri, döğüşdüğü gardaşlarını öğsedi burnunda tüttü herbiri, yumana kadar gözlerini uyuyunca rüyasında gördü köyünü, köyünde kendini "-Yüksek-yüksek tepelere ev kurmasınlar Aşrı-aşrı memlekete kız vermesinler Annesinin bir tanesini hor görmesinler Uçan da kuşlara malim olsun ben annemi özledim Hem annemi hem babamı, ben köyümü özledim Anamın bir atı olsa binse de gelse Bobamın yelkeni olsa aşsa da gelse Kardeşlerim yollarımı bilse de gelse Uçan da kuşlara malim olsun ben annemi özledim Hem annemi hem babamı, ben köyümü özledim." bir acılara hüküm giymişlik, bir ne yapacağını bilememezlik bir handikap, bir ürkeklik bir boşvermişlik, bir vazgeçmişlik bir müebbet bir idama hüküm giymişlik çaresizlik, çaresizlik çaresizlik “düyaya gelmek mi suçum-günahım• sevmek suçsa her cezaya razıyım idamlıksam gecikmesin infazım müebbetsem al canımı Allahım” gönül teli dertli dertli iniler yüreği kalkar, burnunun direği sızlar sıkıntılarını unutur, hasreti depreşir gözlerinden siğim siğim yaşlar iner aklı başından gider aklına köyü düşer; “Selanik içinde selam okunur selamın sedası bire dostlar cana dokunur gelin olanlara kına yakılır aman ölüm, zalım ölüm üç gün ara ver al başımdan bu sevdayı, nazlı yara ver” gurbet gelininin yüzü güler mi, gelin gülüyorsa gurbetelde mi eline, gönlüne kınalar yanmış kahrolmaz mı, başlığına borçlanmış aah o kahrolası başlık parası kim, kime, niye satılan da o, borcu ödeyecek olan da mahkum da, kefil de mahkumiyet hemde ömrünce ... DİPNOT Yakıp Türküsü/Haccıların Emine (Şen-Türk)’den derlenmiştir. Otobüs kasdedilmektedir geçim dirlik: ailenin birbirleriyle ve yakınları ile iyi ilişkiler içinde olması, ekonomik yönden sıkıntı çekmemeleri özelikle maddi açıdan gelecek kaygısı, sıkıntı duymamaları ucara: ücra, uzak, aralı, mesafeli, uzakta, kenarda-kıyıda-uzakta olan öğsemek: özlemek, hasret • Gönülden Gönüle Fotoğraf için Sn Sabit KIZILHAN’a teşekkürler. |
Yüreğine
Emeğine
Sağlık
Selam Saygı Sevgi ve Dua ile...