bazı şiirler var ki metal oluyor, pas değil, yeni taşlanmış demir kokuyor; sonra bunlar, ’açılın o geliyor’, er kalbi kurtarmak mı, kadınları sulamaktan bahsediyorlar savaşın ortasında, gök müsünüz ki, imkansız değil ama bir sonrakine kadar plak boş çalıyor, pencere daha bir lekeli, yalnız güzel bir tad kalıyor
bana kalırsa seni dediğimde, sen hiç olmamalıydın şimdi de yoksun, güzel oluşun böyle ruhun olabilir bir yerde saçlarını kestirip attığın fayans taşlarında iri bir böcek dolaşabilir kuş olur ya da ellerin kelebekler taşırken düşersin tabutunun resmine bana bakarsan ağlayabilirim içli içli kıç şehrinde iki tepenin ardı kuru bir ırmak -su. kayayı yalamaktan geliyorum.
düşür incecik belinden hayatın ağır yorgunluğunu baba, gücün yetiyorsa, bağır, ’baba’, aldığım nefes gibi, ’baba’, otur şuraya, ’baba’ gücüm yetiyor işte şu yalnızlığa dışımdaki dünyanın sırrı yok, yüzüme benziyor ’baba’ de, sana benzemiyor ’baba’, sen vursan belki de acıtmazdı bu kadar, ’baba’ sevmek acı mıdır, yakar mı insanın bağrını bu kadar ’baba’, tabut gülleri takıyor saçlarıma karanfil aranıyorum, gücüm kalmıyor
gölgeni kirletiyorum, hızlı yürümeye bak ya da şu sokaktan sola dön karşıdan karşıya geçerken dikkat et ileride bir simitçi olacak, güzeldir açması topal, kirli sakallı bir adamcağız kızı ilk okul üçte, şarkı söylemeyi seviyormuş, ’baba, sana bir şarkı söyleyeyim mi’ geç kaldırımın en genişinden yürü, dikkat et bir köpek olacak çıkmaz sokak ağzında gül koklamayı sever sokak köpekleri, gül kokan ayakları ayakların yağmurlu havadan nemlenmişse, gazete kağıdına sar bekle az sen de iyi biliyorsun o ayakları kimse benim kadar sevip de büyütemez gitmeleri
beni sorma, benden bahsetme, beni unut demiyorum, öyle bir şey olmayacak giderek büyüyecek kalabalığım az, yürüme kitaplığında tozlu hıçkırıklar arasına dal bir zeytin dalından bahsediyorum göğsünün ucu gibi bazen dimdik artık sığmayacağını bildiğin rüyalardan
ben sana org diyeyim, an olur organım, uzvumun eksiği seni yaratmanın kaç bininci gecesinin hüznüdür bu bilemezsin ben seni yaratamamış olmanın bir gecesinde daha hüzünlüyüm sen bir org olursun, basmasam toz olursun üzerime bir yağmurlu günün akşamı yorgan sabaha kadar havlayan köpeklerin nasıl acı çektiğini kurtlar saldırıyor saldırıyor, anıran kurtların elması dişi görebilseydin kurtlarını kalbinin gözlerimi dişi bir köpeğin en sarkık memesine yapışıp sallanan kurdun ağrısında çekiverip ellerini adamların kaldırım taşları yaptığı yolun en çamurlu olanını seçip gidemezsin hayır, hayır bu gece de intihar yok, o metalin kokusu, taşlanmış, taze freezeli hatta ilk günkü işçi aşkı cnc yavrum kodum mu, kodum mu xyz sıfır yalvarmıyorum ceketinin cebindeki bozukluklar gibi sektir beni, bilime de teknolojiye de inat orgunu da anını da yorganına da
sonra her şey geçiyor. binlerce geceden gelip, sönmüş bir dağın kıçında nefes alıp, suya doğru koşuyorum. istediğin yatağa soyunup, ayaklarını göğsüne rahatça gömebilirsin
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
'dowdy' şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
'dowdy' şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.