Tırtar / HalıHalı evi evin en güzel odasına en aydınlık pencereye karşı kurulur halı tezgahı buğular; damlacık olur süzülür camlarda daha sabahın ayazında bir sağa, bir sola bir koşa, bir dura bulanık bir görüntü dışarıda uçan kuş, koşan çocuk dalga dalga okul yolunda, çelenlerde! eşe-dosta ikram için, ayrılmış suya daldırılmış çiçek dalı köklendirilmeye başlar humuslu toprak hazırdır kırık testilerde küpeliler testi kırığı saksılar içinde çiçek açar, pencerelerde hıdırların kokusu mest eder insanı, örselendiğinde, fesleğenmişcesine çiçekler isyan edercesine yukarıya uzatma gayretinde yapraklarını, camlardan dışarıya.. daha sonra, halı dokunan evlerin yorgun kızları yolmadan harmandan arta-kalan zamanlarını testi kırıkları, yağ-boya tenekelerinden saksılarda yeşertirler; hanım cama dayandı, telefon, küpeli, uyku, garazevde fidanlarını donatırlar pencerelerini boydan boya Tahsinlerin dam ucunda zakkumlar baharda gül.. Kösolların “cevizlerin altı”nda Hidayetlerin, patlar açardı.. sonbaharda ellerinkiler kırık testi saksılarda saksı içinde kamış ya da bir sopa ve ucunda içi boş bir yumurta... baharda Şamkertende, Kayaseki de Ariflerin tarla ile Hacımehmetoğlunun tarla arasında onca portakal sarı çiğdem bir yana mor kırçıllı ayrangülü kırmızı üç başçık ortasında yazları Taşınbaşındaki kayalıkların kekiği, taşlara yazılmış peynirgülü , Depeyurdun altında kangal dikeni arifgülü yol boyunca horozibiği evlerin bahçelerinde arıgülü, bahçegülü güzleri dam uçlarında çelen arkalarında kasımpatları, sarıdan pembeye kırmızıya patgül adıyla müsemma yirmi beş tin bir urup , dört urup bir sıra, “-sonra atkıyı geçir, eliyin kahıynan üç kertik ayala , alt atkıyı gevşelt kirkiti indir üst atkıyı geçir.. sonra.. olanca gücünü verip bileğine” ve oldukça sert küt! küt! kütt.. “halı dokurun halı da yüz ilmek bir sırada yavıklım seninnen ben de erecez mi murada” coşkuyla, heyecanla, paralanırcasına kirkit vurup kücüle on santime en fazla, otuz sıra makasla kırpık çıkar, elin tersiyle kurtları ayıklamayı unutma dokuyu tara geriye, seyir eyle, keyifle başla yeni bir sıraya, şevkle, coşkuyla gelepler gülecende sarılıp, bir sırıkla yukarıya asılmış rengarenk, sıra sıra yün iplerden koparıp, göz ucuyla modele bakış ve tekrar yeni bir sıraya başlayış "-şu karşı yaylada göç katar-katar• bir güzelin derdi sinemi yakar bu ayrılık bize ölünden beter geçti dost kervanı eyleme beni eyleme beni. şu benim sevdiğim taşta oturur bir güzelin derdi beni bitirir bu ayrılık bize ölüm getirir geçti dost kervanı eyleme beni eyleme beni." düğüm-düğüm, ilmek-ilmek kırpık, yuva, imelek atkının, düğümlerin, kirkitin makasın sesinde ahenk halıcı kızların yaşam sevinçlerine denk “çemberimde gül oya, gülmedim doya doya dertlere karıyorum, günleri saya saya al beni kıyamam seni köşe başı beklerim, vay benim emeklerim dümbeleği çala çala, yoruldu bileklerim al beni kıyamam seni” kıyıya ters düğüm ve biri kıyıyı örer, birkaç katlı zemin ipiyle diğeri kurtları keser halı dokumayan kadın ve çocuklara düşer sakız alımı, su gülecende yumak, atkı ipini melek çapraşık ipleri, kırpık sepedindeki düğüm olacak kadar uzun ipleri ayıklayıvermek “sırtındaki yeleği ben örmedi mi yarim kızlarla konuşurken ben görmedi mi yarim Evreşe yolları dar, daar bana bakma benim yarim var” falan-filana havasımış , ve bir sürü ayrıntılı haber akran, akraba, komşu, hısım birbirine keşik eder yavaş dokuyup altta kalana atkı atıp, halıcı kızlarda gün boyu ölümüne yarış her gün; bir önceki günden farksız tıpatıp, güya yoğun lakin, yavan bir yaşayış... önce kıyı modeli bir uçtan, diğer uca sonra orta model, bir ona, bir buna. düğüm düğüm nakış düşer halıya derken asker yavuklusu düşüverir aklına “-karlı dağlar olmasaydı gırmızı gül solmasaydı ölüm Allahın emri ya şu ayrılık olmasaydı gara gazan gaynamasın, atım cirit oynamasın iki sene asger oldum nazlı yarim ağlamasın gır atımın beli ince öldüm yari görmeyince gözlerime uyku girmez senden mekdip gelmeyince” kahrından değil, “-türküyü böyle yakmış” belki de onun gibi hasret çekenin biri son alınan asker mektubu haftalar önce yazılmış türküsü “gelmeyen yar mektubu”na yaşlar süzülür yanaklara göz pınarlarından aşağıya gönüller burulu-kalmış "-bir of çeksem karşı ki dağlar yıkılır ellerin mektubu gelmiş okunur benim yüreğime hançer sokulur sokulur amman amman garip kaldım yüreğime derd oldu” bu türküye kimsecikler eşlik etmez sadece karasevdalının sesi duyulur hasret çekenin içli sesi herkesin boğazına bir şeyler düğümlenir, sadece düğüm atan ellerin sesi duyulur o da var gibi, yok gibi ha bire halı dokunulur “hasdane önünde incir ağacı dokdur bulamadı bana ilacı baştabib geliyor, zehirden acı garip kaldım yüreğime dert oldu anam dert oldu ellerin vatanı bana yurd oldu anam yurd oldu…” derin soluklar verilirken daha bir sert indirilir kirkit kadere inat dargınlıklar iptal edilir hemen ızdıraba ortak olunur, söyleyene, söyletene, türküye saygı duyulur, mezarımı gazın bayıra düze yönümü çeviren sıladan yüze benden selam söylen sevdğinize başına koyu karalar bağlasın gurbet elde galdım deye ağlasın garip kaldım yüreğime dert oldu anam dert oldu ellerin vatanı bana yurd oldu anam yurd oldu” başka bir kirkit sesi böler, düğüm atılan tellerin sesini arada arada bir makas sesi arada bir kırpık atmak için seleye, ip almak için yumaklara arada bir atkı geçmek için imeleğe, uruba uzanır halıcı eller duyulmaz olur nefesleri sonra bozar biri sukuneti “minarenin alt yanı altı da berber dükkanı tesgereli geliyor hacıların osmanı minarenin alt yanı” sonra hep birden katılır, tiz sesi gürleştirirler gönülleri sevda yanığı “deniz üsdünde büber gayıklar geli(r) ğeder ne nekdip geli ne haber yüreğim yanar geder yan osmanım yan hu binanın üs yannı altı berber dükganı teskereli geliyo(r) hacıların osmanı gel osmanınm gel” DİPNOT karasevda: yaprağıgüzel, yol-yol, pembe-kahverengi(kadife)-yeşil renkli yaprakları ışık alan yerde ise koyulaşır, aydınlık yerde ise açılır süs bitkisi. Çiçek açarsa yaşlanacağı endişesi ile tomurcukları devamlı kopartılır, koyu renkli olması o evde sevdalı biri olduğuna hükmedilir pat / patgül: pat, kasımpatı ayrangülü : beyaz çiçekli çiğdem peynir gülü : piren, kantaron arifgülü: devegülü, hatmi müsemma: isimlendirilmiş, o isimle anılan tin: tel, dikine iplik, arış urup: (10 cm.lik uzunluk ölçüsü olmasına rağmen): yirmibeş tel atkı/arktı: düğümleri tine tutturan, sıkıştıran enlemesine geçirilen ip, arkaç kah: ters, dik ayalamak: başparmak yukarıda olacak şekilde el ile dikine vurmak gücü/kücü: tezgah tarağı, gücülemek/kücülemek: atkıyı vurarak sıkıştırmak, kurt / halı kurdu: yüzeye çıkan atkı uc kelep/gelep: iplik çilesi, gelişigüzel demetlenmiş ip bağı gülecen, gülcen: geleplerin (iplik çilesi) yumak edilebilmesi için dönerek kolay açılmayı sağlayan çıkrık düzenek, gelembe • Pir Sultan Abdal ilmek: düğümleri bağlamak imelek/melek: ip mekik, arkaç ipi denk: yek diğerine eşit çapraşık : dolaşık, karışık, apraşıkaralaştırılmış havas (heves) olmak: sevdalanmak, aşık olmak. Hısım: evlilikle oluşan akrabalık, hısımlıktan sonraki doğanlarda akrabalık söz konusudur. |