Ahretliğine Işısın Beni Sessizce Yakamoz
kına yakıyor semalarına Akçakale’nin gün nazı
kızıl yemişlerinden fışkırıyor koyun eteklerine tan alımın pembe dudakları çamlık yamaçlarının düzlerinde soluklanıyor kırlangıç ötüşleri yüreğimin tekleyen sesinde mızıkasını üflüyor denizin aylak kızı iklim tutulmalarının aykırı solfejine taşlıkta bir sabah çay molasında tüterken efkara ufkumun bacası taş sektirmece oynadığımız haylazlıklarımızdan geçiyor çocukluğumun ladin kokulu yalı sokağı ah! Benim kara amber gençliğimin tutuklu ayaz sırtları hırçın sabahların kıyılara sığmayan öfkesinde Salacık’a kafa tutan küstahlığımız tırnakları kızarırdı güvercinlerin tırmıkları batardı gurubun lerzan utancına biz seninle ayrı koylarda… hatırlar mısın baraka da Temel Reisin Asiye’yi mırıldanışını ağ onarırken ‘’oy Asiye Asiye tütün koydum kesiye, anan seni veriyi da bir demet pırasiye’’ arka tarafta kahkahalarımıza kulağından yakalanmışlığımızı sıtma ağacına tırmanan korkumuzu yosun kokusuna karışan çekme tütün ağırlığının isli gürgen duvarlarının üzerimizde gezinirken ihtiyar gözleri ağların altındaki kanaviçe örtülü sandığı aralayışımızı sızısı halâ şuramda köz köz Muallâ’dan gelen ucu tutuşturulmuş son mektuptu Temel Reise ‘’ben evleniyorum beni unut!’’ diyordu gözyaşından salgılanmış o silik satırda nasıl üzülmüştük düşününce Reisin o halini kim bilir nasıl ağlamıştı mahpus damında on yedi yıl yemişti babasının kanını yerde koymayınca sonra Karaoğlan af çıkarmıştı da serbest kalmıştı hepten yalnızlığına neleri sığdırmışız meğer o masum yıllarımıza Süleyman’a tutkun benim Fatih’e her akşam Zeytinlik’ti mekanımız sahil kavrulurdu ağustos sıcağında biz üşür müydük ne sahi niçin sokulurduk ki birbirimize sevdanın çiyi düşmüştü ki körpe yüreklerimize … gemide evlenecektik çifte düğün yapacaktık benim uçuş uçuş gelinliğim senin kırmızı ayakkabıların nikahımızı reis kıyacaktı yeşil tepelerin sinesinden emerdi yıldızlar tutuş tutuş zakkumların fuşyalı haylazlığı yanardı koynunda körfezin Haldandoz’da çatlak kös bir ayna plakta mırıldanan ayyaş bir melodi Süleyman kız kardeşin Gülbin’le kaçınca nasıl kıymıştın kendine karanlığın hıçkırık tutan nefesinde ah !Benim ikindi sonrasına kalan yarım Şevval ‘im orta boylum keten gülüşlüm ne yakışırdı gül endamın a çiçekli fistan bileklerine turkuaz taşı hani! Kurt Düzün’de yüzümüzü morayla boyayışımız ninemin korkusu fındıklıkta bizi görünce ‘’uşağum siz deli misunuz‘’diye gülüşü sonra sahi!Nerede şimdi o günler o hayaller o gece moraların mürdümünden pıhtı zınaklanıyormuş meğer denizin suskunluğuna dağların dumanlanan kirpiklerinden şafağın ölüm doğuran sancısı damlıyormuş karanfil tütsüsü dalgaların donukluğu ... yeşil örtü seriyordu gençliğimize tanyeli yırtılan göğsünün çığlıklarından gökte hilâlin figanı inliyordu sarı saçlarından kurşun acısı sızıyordu serçe yavrularının gırtlağına delindi denizin çanağı çekildi sular gök kubbenin zümrüt süren infazına o gece karanlık bir eldi boğazımı sıkan soluğuma hırıltı doğrayan jilet kalleşliğinden düşlerime sıçrayan dokularımın can çekişen çırpınışına toprak küreyen yetişememiş o da son seferindeymiş okunurken adına salâlar Reis Süleyman’la Gülbin ayrılmış Şevvali’m sonrasında Fatih’le de yollarımız Karacaların Zeliha yok mu? Fatih onunla evlendi geçen haber yolluyor bana utanmadan halâ unutamamış güldüm geçtim ben yıllarca darağacında sallanmış gelincik boğazında ip yerlerde sürüklenmiş körpe onun peş paralık sevdasına boyun mu eğerim sevda benim ,ben sevdayım boynu bükük böğürtlenim ham çileğim sarı kantaronum en çokta Fatmam erkek Fatmam senden sonra buralara gelmek de varmış bir şey söyleyeyim mi sana alçaklık yaptın ha bize böyle bir başına koymak var mıydı buralarda Temel Amca da yok ki elinde kızılcık değneği kovalasın beni bayırlardan yukarı bak ne diyeceğim bu gece ay sökerken limanın sonsuzluğa açılan dağ mersini ısırıklı mayhoşluğundan yeşil ahretliğinin ucunu çöz sende tutulan parçalanma acılarıma usulca ışısın kucağına sessizce beni yakamoz ! ’’Yarpuz edeb. sayı 23’’ |
Kutluyorum güzel memleketimin,yani ülkemin bu güzel, bu duru sesini. tertemiz bir kalpten coşkuyla çağlayan ak köpüklü bir duru su güzelliğinde deyişler.
saygıyla...başarılarınız hep sürsün...