Orta Okul Anıları / Gökoğlan
bu bölüm Ortaokul Anıları/Hasan’ın devamıdır
kış geşdi, günner uzamaya başladı senin Gökoğlan; top mahanasıyınan file bizim dakıma, dakılmaya başladı ebesi de arada bi köye gediyo gene bi Cumartesi Senget bazarından Göğebe köye ğetmiş bu gene top sahasında geçen hafta da oynadık, üsdelik o rakıp dakımda zırtıl bişiy olunca gale sahasına kimseyi geçitmeyo çelme dakayın deye bir-iki yeltendim amma narasın, çalım filene atılmayo, “top geçer adam geşmez” telefon dire(ği)e gibi, gazzığın teki mubarek senin Gökoğlan sanısın gökduvar az daha kendim sürçülüp gedeyazdıydım bereket versin bu hafta aynı dakımdayız o ğün gene Hasan’ın gumar(h)anedeyiz bu atmışaltıyı file bilmeyo maça beyiynen;koz dokuzluyu almaya gakıyo ya da yere ilk onnu felan atıyo.. gozunan aldığımıza gayıl olmayo.. herkeşe tek tek soruyo.. beklediği cevabı alamayınca “demin alır dediniz hinci almaz deyonuz” gül gül bayılıyıyoz matrak bişiy gülmekten yerlere yatıyoz Hasan abi de “-ulen Gökoğlan sen yahay bi gumarcı olusun emme ben görmen” deyo o da essah sanıyo, görsen bi, gasılıyo sanısın komedi ğelmiş en çok da bu “-siz bana hile yapıyonuz ben bey atıyon, hepiniz de almaz deyonuz benim beyi dokuzluynan alıyonuz” falan deye küsdü, oyundan çıkdı, çay parasına itiraz belki gurur meselesi, belki de ebesi olmadığından gakıp gedemedi de gorkuyo belki bilen mi var amma ser veri(r), dır vermez cıdavıdır bunun böylesi senin ki getdi pencereye gamıtdı gafayı da eğdi öğüne herkesin dadı kaşcağdı emme bereket versin sesli gazocağındakı dığanda fokurdayan aş yayıldı yukaekmek üsdüne alagabıklı çay soğanı dörde bölündü duz demişsin zati baş köşede iteleye-kakalaya bunu da sofraya oturtduk Hasan abi; “-bak dayıoğlu anam avradım olsun valla billa şartlar şartossun yalan-malan yok üşden-dokuza şart olsun bu böyledir yau get kime isdersen getir soralım” kiyada yazdık, ilk gelene sorulcak “maça beyini koz dokuzlusunu alır mı” deye tamam mı.. neyise de biraz önceki gergin durum unuduldu yüzü açıldı da hep barabar yumulduk aşa harala-gürele Hasan ağabeynin menü hep aynı gene bulguraşı, çay sovanı girişdik hep-barabar emme bu gayet efendi, kibar, sosyete emme besmeleyi de ağzından düşürmeyo valla nerdeyse her dıkımda Hasan abi etdi edemedi “-yeter day(ı)oğlu yau biz de müslümanız, elhamdülillah da bu gadarı da fazla …” deyince kesdi emme eminim Göğoğlan bu! içinden gene besmele çekiyodu gene bulguraşı, soğan gök peynir de ekelemişiyiz üsdüne Hasan abi gene vaaz etdi “-genşler; aşın yağında gavırdığımız dolaz yağın ağırlığını alıyo tamam gök peynirin küfü de penisilin yerine geçer emme şu soğan var ya; işde dananın guyruğu onda gopuyo niye! derseniz soğan; ikdiba işdahı açar, guvat veri, tok dutar, hazmı golaylaşdırı, amaaa; bu mubareğin çocukları böyütdüğünü fücutu koruduğunu, hücreleri yenilediğini metebolizmayı düzennediğini bildiğinizi hiş zannetmen eveli; Yörük beyinin biri deve yükünde bi baş soğan olsa bilir kervanı terkederimiş soğandan nefret ederimiş ki o kadar olur günün birinde adam hasdalanmış ayakda duramayo, başını duvarlara vuruyo sapırdanıyo, deli-deli bağırıyo eletmişler bunu dokdura dokdur hemen bunun rötgenine bakıyo beyninin en depesinde ahtapot gibi bi garannıg beyninin her bi lobuna el atıp, kök salıp, sarmış-sarmalamış dönüyo yörüğe “-ömrü hayatında hiş soğan yemedin mi sen!” deyoru işdeciki bu soğan böyle mübarek bişiy” sonura ekledi “-bakın genşler, günün birinde böğün hayal dahi edemeyeceğiniz envayı çeşit yemekler yeyceniz emme bu dadı hiş bi zaman bulamaycanız ne öğünüzden gapan olacak, ne gün boyu top oynayıp acıkacanız ne de bu genşlik geri gelecek ne de Gök gardaşıma utaşabileceniz bi ğün dersiniz ki “ulen Gökoğlan biz sennen bulguraşı soğan yemiş adamız o(ğ)luumm” işde huraya yazıyorun “ben, Gökoğlan ve çete ekmek üsdünde bulgur aşı ve de çay soğanı tariiihh …? böğün ay kaş len” kaş gişi varısa o gadak farklı görüş varıdı “-onun uçun dadını çıkarın .mına ğoyan” “-aah” dedim, ………. yüzüme bakışdılar “-hinci bu çay soğanının yanda bi de geçen haftakı badılcan turşusu” herkeş, hepbirlik “olsa da yesek” .. Gökoğlan da geri galmadı herkeş Göğoğlana bakdı “yerdik” ..? “-emme valla bizim evde yok” “-kimsenin evinde yok o(ğ)lum emme var ediyoz evelallah! efratım uçun her yol mübah” Hasan Abi “-bu hafta sıra kimde” dedi sonra sıradan saymaya başladı, “Leylek üzüm getirdi” “M(u)ammer odun,” “Sefer bekmez” “Köroğlan gayfadan iskambil vesayir” oyun levazımatı ve bilumum takım-taklavat işlerini halletdi ki zati o onun asli görevi, Cavit okeyin eksikleri tamamlandı mı “-abey bi kara beşli bi gırmızı dokuzlu galdı onnarı da.. yarın hallederin işallah mahçıp olman verilen görevi bi hakkın tamam eyler güvenine ilayık olurum reizim Alla(hı)n inayetiynen” “-peki goçum, köy genşliğinin kültür gelişiminde bu hızmatların unudulmaycak ve de görev annayışın her türlü takdirin üzerindedir …. “-evet reizim, sağoll” “-oğlum ben gelcek sene yoğun icabında amma size bir düzen gurup da bi teşgilat tesis edelim de öyle gedelim heş değil ikmalde filen geldim mi oynarız anasına satayın Cavit! dayo(ğlu)! bu arkadaşları sen goruyup, gollayacan yokluğumda ne de olsa abeylik sana düşüyo gerçi illa demek ilazım deği(l) emme sen gene de gula(ğı)na küpe et” “-emredersin reizim” M(uh)arrem adı belli; oduncubaşı, süpürkecibaşı, hemide ocakcıbaşı özel kalem, zat işleri ve de şef garson hepimize zert bakıp aynı zamanda açılmış avışlarını yakınlaştırıp-uzaklaştırarak, gürledi geçen hafta turşuyu kim getirdiydi ulan!” hemen atıldım “-ben” o devam etti “öyleye bu hafta sıra sende Gökoğlan” “-tamam abey de, dedim ya! valla bizim evde turşu yook” .. “o gadak para da yok ben de” !! “-yau gardaşım milletin evinde üzüm, bekmez, odun, durşu isgambil-konken kakılıp duru mu! amma efradı aç bırakmamak uçu tedarik görülmesi de ilazım hemi de Heybeli Aşa’nın kileri ne güne duruyoru “-valla ben isdeyemen, hemi de ebeme deyviri zatin iki güne bi “gonşuuu” deyelek ebemin yanna çıkıp geliyo” “-isdemeyecen goçum” ……… “-alacan” “-nasıl abey” “-ba ya” “-……….. valla abey ben çalaman” “-oğlum çalmayacan, etiyacın gadar alacan gorkme bu çalmak olmaz!” “-abey günah” “-etiyaş gadar almak çalmak mıdır genşler” hep birlik de “hayır abeyy” dedik “-ben çalman abi.. abi ben hinciye ğadar hiş kimsenin bişiyini çalmadım da, çalaman da” “-olum sen peygamber dölü müsün? peki koçum yalan da günah, amma sen hiç yalan söylemedin mi” “-…..ıııeu o başga” “-bak gördün mü ehtiyaş olunca akan sular duruyo değil mi” …. “-doğru abey” ?? “-Allahın kulları burada soğuktan donarkan Allahın yarattığı odun orada çürüyoru sorarın sana bunun neresi günah, ha sen kışın gelsen de görev sıranı bahçalardan odun getirelek savsaydın mesele yoğudu badılcan turşusu getirmek bu tingozalardan birine kalacaktı değil mi” hemen atıldım “-evet Hasan Abey!” “-hem sen de geçen hafta burda badılcan turşusu yemedin mi” Gökoğlan sakin, soluk, durgun ve acıklı, titirek bir sesle “-yediiim” dedi “-eee…” “-iyiydi değil mi” “-ee.. evet” “-hinci sıçıp da yeycek halimiz var mı” “-yoğ abey” ben gene atıldım “-peki goçum şimdi de ben getirsem yermin hıı aslanım” dedim senin ki duraladı, ekledim “-geçen hafta yedin ya” “-veriseniz yerin” tabi akıllı çocuk “yemen” dese geçen hafta gılıcı zülfükar gibi depesinin üsdünde dikilip duru Hasan abey taşı gediğine godu “-ha!, tamam goçum pilavdan dönenin gaşşığı gırılır akıllı adama can gurban akıllı ol canımı ye işde böyle; pozitif olacan bakın genşler bu adam var ya böyüğ adam olu(r) valla belki ben görün-görmen “hasan abey dediydi dersiniz” gördün mü bak senin isdikbalin parlak len çocuk hadi uzatma! gak bu da bir nevi amme hızmatı vijdan hukuku görev bilinci ve de duruş meseledidir demek ki bütün bunların ışığında böğün sıra sende gorkma ev saabı yok birez önşe üsd gapıdan çıkdı ğetdi iki sahatdan evel gelmez, emme gene de sen fazla tıngırdama gapının tam annacındakı güp göreyin seni… çok değil, annaşılmasın, iki, bilemedin üş dene badılcan bi-kaş da büber turşusu gap gel yeter efrat haftadan haftaya sayanda bi bayram etsin bu da bir nevi vatan hizmetidir alış! hadi! hemi bak ilerde bana çok dova edecen seni köylülükten gurtardığım uçu bu senin tarihinde bi milattır yörrü asdanımm” arkadaş önde gönülsüz gönülsüz Hasan abey onu, kilere ğadar iteleyerek eletdi geldi peşinde biz.. hemen de yüklüğün altından çıkardı güçcük gübeci gök domatizden de sirkesinden de mubarek de nassı ortalık bi anda badılcan turşusu, sirke, sarımsak kokusuna büründü valla olur da, o gadar olur Gökoğlan’a süprüz yapcaz amma eli bilmen de benim içim-içime sığmayo Gökoğlanı’ı faka basdırdık deye bobamın bak hu Gökoğlana da utan senin yarı yaşında yok Gökceviz gözümün içine baka baka “benim olan takdir getirecek” deyyo sen gene ikmale gal da, seni kesip ona yedirmezsem …” dedikçe ifrit oluydum.. “Hasan abeye ne çanak dutdum amma! yahay valla” hemencik ışığı söndürdük kıranlara çekildik, saklandık ses-soluk yok ……………….. derken hanaydan ayak sesleri gelmeye başladı neçe sonura kapı yavaşcık açıldı yusyuvarlak, topaç gibi biri gelip tam orta yerde durdu biz soluklarımızı dutduk ben ışığı açarına-açmaz hep bir ağızdan “-süüprüz!” deyelek baardık ve aynı anda bi ağlama arkadaş, gayatla ganadı gırık bi vaziyette sağ kolunu çemremiş tutuyo ancak; sol eli dahil sağ kolu olduğu gibi batmış ve geldiği yerden, durduğu yere rotasını belli eden gırmızı bi çızgı gıpgırmızı koldan, parmaklarına siğmeye devam eden, parmaklarından da yere süzülen yer yer ponturuna da bulaşmış ev sa(hi)bı Heybeli Aşa’nın bekmezi arkadaş baya badılcan aramış belli valla insan üzülüyo benim başıma da gelmiş olabilirdi amma, oldu bi kere, neydelim hinci arkadaşın ağlamasını görceniz gülmekten atıldık getdik Hasan abi tecirbeli adam tabi “-valla len ev sabısı görüse ayıp olu(r)” hemen goşduk hanaydakı Gökoğlan rotasını sabınına çapıdına sildik can havliynen , elbirlik o gamıtdığı yerden gakmayo iki gözü iki çeşme hâlâ ağlayo Hasan abi “-şaka yapdık yau dayıoğlu esbiriden de annamayon yau gübün dolu olduğunu valla bilmeyodum” file dedi, seninki bizden önşe orta okulu bitirecek gosgocaman adam hüngür hüngür ağlayo “demek ki biz baya deligannı olmuşuz” dedim içimden Amma tühafıma getdi o ağlama içimizi acıttı hepimizin canı sıkıldı, Hasan Abi “-gel otur şuraya valla döğerin” dedi “-ı – ıh!” ardı sıra aklımız sıra elimizden geldiğince hepimiz ayrı ayrı teselli etdik Gökoğlan sofraya oturup ekmek-aş sovan turşu yemedi tabi.. hemen ordan ekmeğin arasına dürüp yarım çomaç verdim omuz silkdi “-al olum” almadı, yemedi valla bize de yedirtmedi boğazımıza cizdi Hasan abi bu sefte “-tabi canım adam haklı bekmezin üsdüne turşu yenir mi” dedi sil baştan gülüşmeye başladık tabi o gene gamıtdığı yerde gözleri öğünde “nuh deyo, peygamber demeyo” elimizden ne geli biz biraz sonra koro halinde şarkılar söylemeye başladık.. “aman şu kilerin yolları daşdan güpden bekmez çıkardı Gökoğlan” “pekmezimin güğümleri kalaylı gübe batmış, bak golları gırmızı” “akşam olduuu, pekmezlendin sen yine” “gök yüzünde yalnız gezen pekmezler” “pekmez gözlüm sana meylim nedendir” “bekmez koymuşsun vazoya, kolların bekmezden boya başla turşu-aramaya, pekmez pekmeze karışır” “anladım bu öğün turşu harammış üstelik yanın da soğan da varmış” Gökoğlan koroya katılmadı, ama en sonunda gülmeye başladı gülmekden ne aş, ne soğan yedik ne de turşudan yeyebildik amma arkadaş bi daha dersde barnak kaldırmadı üsdelik haylazlığa başladı, hemi nası, bizi godu geşdi valla zolda zıfır bırakdı mesela; ben hiç bi öğretmenimin lakabını pencereden avazımın çıkdığı gadar “Bedeloluuuu” ya da nebileyin ne deye bağıramamışıyındır hemi de adamın yüzüne garşı o bunu becerdi gızların arasına saklansa da tesbit edildi, feci bi dayak yedi bizim köylü disipline bi o getdi sonra efendime söyleyen sınıfdakı gızlara açık saçık hikayeler herkeşin asıldığı gızlara başgalarının adına mekdup yazmalar ortalığı garışdırdı son bir-birbyuçuk ayda daha neler neler, gabak çiçeği gibi açıldı valla uyandı çeteler bi ğün öğünü kesdileridi buna dayak atçaklar Hasan abi döğdürtmedi bereket versin okullar kapandı da yırtdı senin Gökoğlan valla başımız belaya girceğdi sene sonunda bizim kadar olmasa da onun da zayıfı varıdı bazılarını geşdi ortalamadan o da bütünlemeye ğaldı amma o sene sayamızda delikanlılığa adım attı hemi de ıldırım fızıynan bodoslamadan bizden sonra açıldı amma bizi fersah fersah geşdi bileğinin hakkıynan şahıdı şahbaz oldu ki sorma bencileyin cumayı gaçırmazdı beynamaz oldu helal osun valla ertesi yıl, bu tasdiknamesini aldı dooru Yalavaca gederkene sarıldı-sarıldı ağladı valla sonura hep barabar güldük, o da.. yeni-yeni ısınmaya başladıydık, kerataya biz Gökoğlan’a doyamadan felek gene felekliğini yapdı efratçak uğurladık, cıdavıyı bakakaldık ardından Allaha emanet gitti vardııı manolyaynan bizim Gökoğlan gardaşım hakkını helal et çok günahını aldık valla bir araya geldikçe yıl boyunca Gökoğlanlı espiriler yapdık bekmezli türküler güfteledik güldük sınıfdakı gızlara arkadaşın selamını iletdik olsa da olmasa da o sayada ahbaplık gurduk başka gızlarınan da ya yazılılar bahane oldu ya parasızlık yanına gedemedik ama çok özledik keratayı, çok özledik bekmezli şarkılarla böyüdük o sene o olmasa da Senget de yaşatdık kendisini, yokluğunda emme Senget çekilmez oldu valla bizi birbirimize zamkladı da getdi bu sene de aramızda olsa ufkumuz ne açılırdı kim-bili gader vefa etmedi Gökoğlanlı ömür yetmedi günler geçmedi DİPNOTLAR (İKİ BÖLİM BİR ARADA) ehlivukuf: bilirkişi iliklemek : düğmelemek önünü iliklemek; saygı göstermek ilik düğme deliği dıkınmak: aceleyle atıştırmak, bir şey yemek tığ gibi : uzun boylu, kilosuz, düzgün vücutlu genç. haylamak : teşvik etmek, yöneltmek, bir davranışta bulunmasını sağlamak, pohpohlamak cıdavı: pes etmez, sinsi, içten pazarlıklı, kindar, aksi, inatçı, nalet, yaramaz, afacan, serseri kamıtmak/gamıtmak: huysuz, hareketsiz bir şelikde oturmak harala-gürele : telaşla, acele ile, alel-acele, sağa-sola ya da diğer sonuçlara aldırmadan, kapışarak, girişmek, .. baş soğan: kuru soğan, soğanın hasattan sonraki, kışın ki hali bürünmek / bürümek: örtünmek, kaplamak, doldurmak, çemremek: giysini kolunu, paçasını ya da eteğini sığamak, yukarıya çekmek, kaldırmak, kendi içinde bükmek, bükülü kalmasını sağlamak tecirbe : tecrübe, deneyimli can havliynen / can havliyle: canı riskteymişçesine, ölüm korkusuyla |