içini örtünen
uykulara sığmaz acı
sararmış sayrı yataklara taşar ağustostan eylülün lacivert akşamlarına düşer ansızın vıcık vıcık sevdalara örtüsü siyah gözleri kara avuçları bembeyaz göv kızlar şaşırır kalırım bir şiirin tam ortasında günahsız değildir hiçbir taş ve kabuk tutmaz bazı gizli yaralar mutlu masalları yoktur bazı yüzlerin geceler boyu memnu düşlere sığına sığına kökü kurumaya durur murdar aşkların ah bu çıkılmaz hallerin üstünü örtsem de süslü imgelerle ne değişir sevgili ne değişir söyle tensiz bakışsız handesiz yaşamayı kim ister ki böyle hasret bu ya örselenmiş inciri konformist sofralara düşen zeytini mahzun mürdüm eriğini emin bir beldeye sığınmayı bir kahkahayı bölüşmeyi unutmuş herkes ve sanki herkes içindeki şeytanı başkasının kalbinde döllemeye gelmiş dünyaya kurt içerdendir sevgili yara içerden ateş içerden çürümek içerden söz sanatlarına ne gerek var şimdi kurşunlar yağacaksa birazdan uzak bir şehre hırpalanmış sözcükler ve ecinnili masallarla korkutulacaksa birazdan sevda kaldırımlar genişleyecekse insanlar çoğalacaksa daralacaksa kalbim hep aynı sonsuzluğa uzanacaksa bu çıkmaz sokak iğdiş edilecekse her masum özlem bakışsız sessiz gölgesiz boğulur elbette aşk çırılçıplak kötü adamların yasaları Allahın yasakları ve sesine korku sinmiş felaket tellalları aşkı bilmeyen insanlar sokulur gülüşlerine sevdalıların harami misali ezerler hayallerimizi kanatarak yüreğimizi mor süsenler içinde kendimi tütünle boğmaya çalışırım aşka gecikmiş yalnız adamlar gibi ne bir ayet iner göğümüzden ne alıcı kuşlar konar sesimize el ayak çekilir işsiz kalmış hamallar gibi döneriz nasırlı içimize... |
Kalemin susmasın
.....................Saygılar selamlar