Orta Okul Anıları / Sihirbaz
bir Cumartesi günü, öğleden sonra
bütün ortaokul ikibuçuk liraya doldurulduk Çınar Sinemasına idareci ve sınıf öğretmenlerimiz başımızda bütün gürültüye yetti sert bakışları belli ki öğrenci, bilim-istikbal yararına uzun saçlı genç bir soytarı “Asrın Sihirbazı” sihirbaz, ağzıyla kuş tutuyor aklınca bir sürü numara yapıyor hin oğlu hin iki eliyle üç topu sırayla havada döndürüyor çemberler birbirinin içine giriyor balondan güvercin şapkadan tavşan çıkarıyor, “-babası imam olan biri var mı” Kızılca mahalle imamının oğlunu sahneye aldı çocuğa bir kağıt gösterip mikrofondan okuttu “-maça altılı” o kağıdı ters koyup yüm desteyi fırlattı bütün kağılar kapalı sadece sadece maça altılı açıktı görenlerin ağzı açık kaldı ve nedense alkış patladı sihirbaz, tombul İmamoğlunu, aldı yanına, fısıldadı kulağına iççine geçmiş iki silindir kutuyu sahneye taşıdı “-boş değil mi” çocuk “-hayır dolu” dedi o tekrar sordu cevap aynıydı “dolu” kulağına eğilip bir şeyler söyledi tekrar sorduğunda çocuk bu defa “-boş” dedi yetmedi tekrarlattı “boş mu dolu mu” ısrar etti “-kutu boş” ne sihirdir ne keramet el çabukluğu marifet “hokus-pokus” derken kutudan çıkan epey bir şekeri seyircilere serpti uzunca bir ipi bağlayıp ikiye katlayarak kesti düğümü elinde saklı aklı sıra ipi ulamıştı ispirto yanan kutuya rengarenk çiçek açtırdı dik dyran tencere kapağının kenar üstünde bir artist fotoğrafı altın yaldızlı çerçevede destek yapıyor arkada parmağını vay beee asrın sihirbazlığı ne menem şeymiş meğer sihirbaz imamoğluna “-sidikliğini bağlarım, çişini yapamazsın, bir çarparım sana şeytan çarpmıştan beter olursun” demiş Allah razı olsun, Asrın Sihirbazından öğrendik, sihir denen şeyi okul insan ve idarecilerimizi çün; “iki şey birbirine eşitse bu iki şey birbirine eşitti” bir de üçgenin iç açıları toplamı yüzseksen dereceydi ve hiçbir şey yoktan var vardan yok edilemezdi Özdemir Öztürk sınıf öğretmenimizdi |
Nostalji nefisti usta.. Denizli'ye selamlar..