bu bazen olur kıllarıyla örtülü bir hayvansanız eğer ekmeğin içindeki o beyaz kadar da gri itimat ettiğiniz ne varsa küf tutmuştur rüzgarın yağladığı caddelerde mevsimlere sahi ne gerek var her gün tozlu ve puslu bir sokak gibi daralıyoruz kalabalıklar sonra boşaltıyor gözlerimizi çiğniyorlar dökümden mimiklerimizi buna samimiyet diyeli çok kısa bir süre oldu sanırım
taze bitti, yanılgılarımızdan kredi alıp şans vereli hayata belki de o da bizim için aynı şeyleri düşünüyordur şüpheyle karnıma bakıyorum et bağlamış bir engel içinde delik kıllı mıllı masal olsa bisikletinin zinciri kırılırdı mendebur haberler gelirdi keşfedilmiş yeni bakir topraklardan insan nasıl da ekmek ister gördü mü temiz ve dolgun toprağı esir zanneder hayatın erdemsizliğine fazlaca kibar davrandığını düşünür bazıları da incitmek bile ayrı bir kaçıştır, insan vurdumduymaz olamaz mı ateşi yükselirken kulaklarını asıp düşünemez mi bunlar küçük yalanlar olarak kalamaz mı nehir mesela bir gün tersine akarsa söylediklerimi sır gibi birbirlerine anlatırlar mı
kalsın et fiyatına düşünce bile biçilmiyor yalnızda derilerinden başlayıp soysalar iyidi önce elbiseleriniz ve kabul edilirse de saçlarınız oysa üşüyecekler, çocuklar harcacyak emeğinizi yok olmak için derinlerinize inecekler hikaye sarrafı adamların burnu kalkık, götü büyük olacak mesela iki gözlük seçeceğim bana derlerse altın sarısına batırılmış nafile gibisin anlayışla karşılıyorum yüzümü deliniz bu şimdi nükseden bir ışıkla alakalı
renklerden bahsederke nb oğumlanıyor, şeytan bağlı olduğu yer de kah k aha
yeşil şehrin alacalı çarşaflarında beyaz mezarlıklar dikiyorlar bir başka filmde de hakikat nedir diye soruyor birisi hiç değilse sorum diyerek beni bağışlayın efendim diye ağlıyor bir başkasının bağışlanmaktan ziyade akşam içeceği şarapa ihtiyacı var ipek mendilli kırklı yaşlarda bir adam akşam tanışacağı kadına süsleniyor kıllarını alıyorlar, odun kokuyor parfüm, biraz tarçın ve çiğdem eğer hakikaten işe yaradığını bilseydi mahşerden kaçmanın yolunu böyle aptalca günahlara girişmezdi üstü üstüne sevişilen on beşinci gece de çarşaf ağır temeyyüzler kokarken tekrar çıkacağı ana kadar bir sivilce bağışlıyor hakikat saçların arasında şiir olarak bunu kabul edenler de şerefli birer eşek olabilir adı kalabilecekse daima tanımlanabileceği vaaz eden şairler de söyleyecekse bir başka zamana da kalabilir bu tür ayıp şeyler
bir sevap hakkınız kaldı, işleyiniz!
iyi birilerinin işlerinden şan da çarpılıp taşırmayla kalıyor boynumda soygunumda başarılı ve kısa saçlı varsayımlara da açıktım oysa onlar bacaklarının üzerine giydikleri kumaşlarla daraltırken kıçlarını bir camel toe açıklığına kadar göğsümüz batıyordu ivedi ya ben hata işliyorsam diye bir harf atıyorum kendimden tuzlu ve yalnız bir parmak dudaklarında bekliyor girmek için tüylerimizden kimin hesaba tutulası gelir yaşlı bir çıbanın ağır yürüyeceği bayır sokaklarda nasıl anlatabilirsin bunu normalliğe kaybolmadığım için böyle delirdiğimi sahi yüzüme akan bir sıvıydı gökten o asit, kentsiz akıyordu, boşalıyordu, kokuyordu özlenen kadın otuydu kentin ayakları altında ezilen izmarit nasıl çağrıldığını bilemediğimiz için bir günah daha yakıp tozlara üfledik taşacağı ana kadar izlemenin keyfi büyüktü siz deniz nuru, rüyamda gördüğüm iki mavi anka kuşu soldakini yatak odasına inerken gördüm hırçın ve kızgındı çürümüş dişimin arkasındaki oyuğa saklanabileceğini umdum koca anka kuşu için açtım göğsümü dirildi uçları ve yaralarından akan kana şehadet gizli bir at kişnedi tayları na rasından geçtik elinden tuttum taşıdı beni
sanırım rüya daire işlerinin enflasyondan ve de bazı diğer şeylerden haberi yok bu aralar bir anka kuşuna tav olacağımı sanıp, zenginlik hayalleri kuracağımı umuyorlar
hepsi bir varsayım olsaydı yatağımın üzerindeki kitabın sayfalarını emmezdim o kadar çok çiziği var ki çarmıha gerili gerçeklerin duygu bozuntuları da buna dahil çarpıp geçiyorlar beni bir harfin eksiliğinden olsa gerek yaşasaymışım ısınırmışım da
çok çocuksu şeyler bunlar, sahi bükebiliyor musunuz dudağınızı benim gibi veresiye
eşek gözleriyle yangın söndüren günahlar tebessüm ederse korkmayınız tesadüf ve geçicidir bazısı yine yok bu kentte sevabını özlüyor insan
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
'günah mesaisi' şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
'günah mesaisi' şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.