denizin üç eteği
üç eteği var şu denizin
biri kırmızı... boy verir maviliğin altından ardım sıra ince bir bahar havada kanatlı balık şaşkınlığı suda yüzen kuşların şaşkınlığı sakalımda biriken zamana ak düştü tel tel uzadı yaşamak, uyanmak, beklemek... ıslanmak bahar yağmurlarında en durgun haliyle iç içe oynaşan şu gökyüzü renklerine yemin olsun ışık ışık durulan fırtınaya hey ki! hey... bin yıllık urganlarla bağlıyız toprağa kopmak gelmiyor içimizden üç eteği var şu denizin biri kırmızı... gölgesinde birinin yemyeşil bir koy ne desem de anlamaz tanıdık bir ses arar sesimde iyimser rüzgar, sitemkar bulut kitaplar dolusu tuz, ve bir hayli dalga harflerin manaya düştüğü yerde tutar bir ağlamayı ilk göz yaşından, siler de yeniden, bir daha ağlar ah ki! ah... bir lunapark ışıltısıydı sadece ne deniz bende, ne ben denizde “üç eteği varmış” diyorlar denizin biri kırmızı koşarak, yalın ayak atlıyoruz içine bir gövde dolusu su taşıyor şöyle irisinden vuruyor sahile yuvarlak, yuvarlak bir kaç dilde birden susuyoruz böylece peşimizde tatlı su korsanları o sonsuz sessizliğe kürek çekiyor çocuklar dilimiz damağımız melek kanadı üç eteği varsa denizin biri aklıma düşer bahar yine biter, yine yaz olur demir alırız hatıralarla beraber |