Eğil bak çocukluğumeğil’sen bana çocukluğum yağmurlu gülümseyen çocukluğundan yağmurlu hüzünlü çocukluğuma toprak evinin önündeki taşa otursa halam gözleri bize gülerken ezan dinlese kalın erkeksi sesiyle Halime teyze yine halama sitem etse eğil küçük ellerinle hâlâ büyümeye çalışan ellerime yine arkandan koştur çocukları kiraz ağacına çıkar korkmamalarını söyle yükseklerden sellerin korkunç olmadığını bulanır ve dur’u’lanır sular bırakır getirdiği çer çöpü yalnız kıyılarına nehrin eğil çocuk yüzünle çocukluğum iyi bak çocuk yüzüme ne’m kaldı senden, cambaz ayaklarımdan bir elma için tırmanıyor mu doruğa oyuyor mu içini armutların vişneyle boyuyor mu tırnaklarını, yüzünü filmcilik oynuyor mu esinlenip yeşilçam filmlerinden başımda ne fırtınalar kopuyor eğil bak içimin pencerelerini titretiyor güneş açmayacak denli kapalı hava herkes gelirken kendini götürüyor ama bana bırakıyor ömür boyu hüznü ağlıyor içimdeki çocuk elinden düşürdüğü beş taşlarına bak yine gözlerimde akşam olmuyor kaç kere ufukta görünüp kaybolsa da güneş bir elim diğerini tutuyor gösteriyor dolunayı arka yüzünde de insanlar yaşıyor diyor güneşin yolculuğunda birbirinin elini tuttuğu yere baka baka insan insana ağarıyor gün eğil bak! birlikte yaşıyoruz ikimiz sen yine bir köşede bebeğine giysiler dikiyorsun büyütüyorsun bebeği, sen de büyürken korkuyorsun gelecekteki büyüklüğünden seni bırakıp giderse diye gitmediğimi görüyorsun gel birlikte yazalım şiiri hadi! 28. 03. 2015 / Nazik Gülünay |
Merhaba,
Güzel! Çok çok güzel!
Teşekkür ederim saygılar.