şuursuz susuşma!Şiirin hikayesini görmek için tıklayın "
oysa yalnızlığı severdim ben, sen gidinceye dek.. " şehrin bir yüzünde kısmi bir felç gibi yalnızlık, diğerinde yakışıklı bir keder. yeniden, yeniden her şey kalksa şaha, doğrulsa yüreğimizin adamlığı, hasrete el pençe duran göz bebeklerimiz, büyüse yeniden delikanlı bir bahara. sus! sen ki kıyametimin azabı, inanmışlığımın yanılmış yargılanışı, bir şehir gibi büyürken efkar, demli gözlerimden sen! bir tufansın, tüm can gemilerimi alabora eden. sil yüreğinin pasını yüreğime, bir güz yağmuruyum ben. bir yarım sonbahar, bir yarım kar, bilirsin! sil kirli düşlerini düşünceme ayıbın benden bilinsin.. acının egzersiz yaptığı hayatlar! ruhum mısralarında kaybolmuşsa bir şiirin, gözlerim de uyumsuz birer kafiyedir o zaman ve ellerim sana yetişemeyecek bir serim. gökyüzü annelik ederken bir uçurtmaya, zamanın öksüzleriyiz biz, bir menekşe yapraklarında söyle! kimbilir ne hoştur ölüm, mor’ca ve sen’ce! hangi durak besleme diye alır beklemişliğimi? hangi vakit kusabilir beklenmeyişimi? yar’dan boşalırcasına hüzün mevsimin ağırlığınca keder yüklü sözüm söyle hangi dar ağacına yakışır bu idamlık yüzüm? şuursuz susuşma! sonra bir suzinak makamında davet, yargıla! sesleri, mahseninde yalnızlığın. hırpalanarak ve cebren, bir kuş özgürlüğünde tutsak, bir vakit gibi asi, ve başına buyruk. son söz! dava görüldü, gereği gelindi görmezlikten. ben, (y)ağmur ve hicran ebedi dost, ebedi düşman! - Abdullah Cemek |